İçinde sadece kadınların kaldığı bir kiliseye bir bahçıvan alınacakmış. Rahibelerine güvenemeyen başrahibe epey yaşlı birini alır ve böylece onların günah işlemelerini engellediğini düşünür. Ama bir hafta sonra rahibelerin çok mutlu olduğunu ve o gelince konuşmalarını kestiklerini fark eder. Hepsini odasına çağırıp ne günah işledilerse söylemeleri için sıkıştırır. Epey ısrardan sonra ilk rahibe konuşur: – Odasına girdim. – Ee?… devamı sonraki sayfada…
Köy delikanlısı bir an donakalmış, gözleri büyümüş ve yine bağırmaya başlamış:
– “Ne yoğurdu! Bu çocuk kim? Hem sana baba mı diyir? Ben askere giderken iki çocuk bırakmıştım, bu nasıl iş?”
Fadime, hiç panik yapmadan, yoğurdunu kaşıklamaya devam etmiş ve sakin bir şekilde cevap vermiş:
– “Yahu, ne bağırıyorsun? Sen askere gittin diye çocukların büyümedi mi sanıyorsun? Bu çocuk senin yokluğunda büyüdü. Hem ben de bu çocukla birlikte yoğurdu da yiyorum, merak etme.”
Adam biraz daha şaşkın bir şekilde ona bakmış. Hala kafası karışmış, ama Fadime’nin soğukkanlılığı karşısında sesi biraz daha kısılmış.
– “Hadi ama Fadime, sen de biraz açıklama yap. Bu çocuk nereden çıktı?”
Fadime, bir an durup bakmış ve gülerek demiş:
– “Oğlum, bu çocuk bizim de değil, köyün en yaşlı kadınına ait. Yoğurdu mu getirdin de, şimdi sormaya başladın? Hem bu çocuk, yoğurdu çok sever, biz de sana gelirken getirdik.”
Adam hala şaşkın bir şekilde, Fadime’nin söylediklerini anlamaya çalışırken, bir yandan da masada oturan diğer çocuklara göz atmış. Sonunda, Fadime’nin sakin tavrı ve açıklamaları karşısında dayanamayıp gülmüş.
– “Vallahi, Fadime, seninle uğraşmak çok zor! Hadi bakalım, bir dahaki sefere de ben askere giderken sana daha fazla çocuk bırakmam.”
Fadime, başını sallayıp gülerek, “Bir dahaki sefere üç çocukla uğraşacağım, sen de ona göre!” demiş. Sonra hep birlikte kahkahalarla evdeki huzurlu anlarına devam etmişler.