Emre’nin yüzündeki ifade şaşkınlıktan dehşete dönüştü. Bu yetim çocuk, Feride’nin içinde sakladığı derin sırra nasıl vakıf olabilirdi? Hiçbir uzmana bahsetmemişti bu durumu.

Tarık, “Benim gözlerim de öyleydi bir zamanlar,” dedi. “Anne babamı trafik kazasında kaybettikten sonra günlerce yürüyemedim. Bacaklarım beni taşımak istemiyordu.”

Emre, koridorda bir banka çöktü. İki yıldır en iyi doktorlar sadece fiziksel nedenler aramıştı. Tarık’ın söyledikleri ise kalbin acısını görmenin önemini anlatıyordu.

Tarık, terapist Sema Hanım’ı bile ikna ederek içeri girdi. Feride ile göz hizasına geldi, ona renkli origami kuşlar getirdi. “Eskiden ben de uçamıyordum, kanadım kırılmıştı,” dedi. “Ama şimdi gökyüzünde uçabiliyorum.”

Feride’nin dudaklarında ilk kez iki yıl sonra bir gülümseme belirdi. Tarık, “Sana origami yapmayı öğretebilirim,” dedi. “Kuşlar, gemiler, çiçekler…”

Feride, küçük elini uzattı ve Tarık’ın origami kuşunu avucuna aldı. Bu, bir mucizeydi.

Üçüncü haftanın sonunda, Tarık’ın anlattığı hikayeler ve oyunlar sayesinde Feride ilk kelimelerini söyledi, sonra ilk adımlarını attı. Emre’nin gözlerinden mutluluk ve umut yaşları süzüldü.

Tarık, 6 yaşından beri yetimhanede yaşıyordu. Anne babasını trafik kazasında kaybetmiş, Umut yuvasında zorluklarla mücadele etmişti. Ama olağanüstü bir olgunluk ve bilgelik taşıyordu. Emre, Tarık’ı Çankaya’daki villasına davet etti. Tarık, evin büyüklüğüne değil, Feride’nin iyileşmesine önem veriyordu.

Evde Feride, Tarık’ı görünce hafifçe gülümsedi. Tarık, Feride’nin odasındaki Alev isimli bebekle ilgilendi. Bebek, Feride’nin annesinin adıydı. Bu küçük detay, Feride’nin içine kapanıklığının nedenini gösteriyordu.
Tarık, Feride’ye annesinin yokluğunu kabul etmesini, sevginin her zaman kalpte yaşadığını anlattı. “Onlar bizimle birlikte olmasa da sevgileri içimizde kalır,” dedi.

Feride, “Annem geri gelecek mi?” diye sordu. Emre, “Hayır, ama seni hep sevecek,” diye cevap verdi.

Tarık ve Feride, hastane bahçesinde kuşları izlediler. Tarık, “Serçeler uğur getirir,” dedi. Feride, yavaş yavaş tekerlekli sandalyeden kalkmaya çalıştı. İlk kez ayağa kalktığında, herkes büyük bir sevinç yaşadı.

Emre, Tarık’a, “Eğer Feride’yi yürütürsen seni evlat edineceğim,” dedi. Tarık şaşırdı ama kabul etti. İkisi arasında hastane koridorlarında imzalanmamış ama kutsal bir sözleşme oluştu.

Tarık, Feride’nin tedavi seanslarına düzenli katıldı. Oyunlarla, origamilerle, hikayelerle Feride’nin ruhunu ve bedenini iyileştirdi. Bir ay içinde Feride yürümeye başladı.

Nurten teyze, Tarık’ın annelik yaptığı kadın, hastanede kalp rahatsızlığıyla mücadele ediyordu. Emre, Nurten teyzenin yanına gittiğinde geçmişte yaşananları hatırladı. Nurten, Alev’in yardımcısıydı ve evlilikleri kurtarmak için müdahale etmişti ama kovulmuştu. Şimdi hastane yatağında yatıyordu.

Nurten teyze, Tarık’ın da desteğiyle huzur içinde hayatını kaybetti. Tarık ve Feride, kağıttan yaptıkları kalp zincirini Nurten teyze için hazırladı. Her kalp, onu seven birini temsil ediyordu.

Tarık, Emre’ye “Sizi evlat edinmek istiyorum, emin misiniz?” diye sorduğunda Emre, “Seni sadece söz verdiğim için değil, sen olduğun için oğlum olarak istiyorum,” dedi.

Yıllar sonra Tarık psikoloji okuyordu, Feride ise gazetecilik yapıyordu. Nurten Savaş Vakfı, Türkiye’nin dört bir yanında çocuklar için aile sıcaklığı sunmaya devam ediyordu.

Emre, çocuklarının yanında gururla duruyordu. Bir zamanlar yürümekten vazgeçen küçük kız ve onu ayağa kaldıran yetim çocuk, şimdi gerçek bir aile olmuştu.

Bu hikaye, sevginin, sabrın ve umudun gücünü anlatır. Zorluklar karşısında vazgeçmeyen iki çocuk, hayatlarını değiştiren bir adam ve onları destekleyen bir kadın sayesinde gerçek bir mucizeye imza attılar. Sevgi, en büyük iyileştiricidir.


Bunlar da İlginizi Çekebilir