Leyla mektubu bana uzattı, sesi titriyordu. “Bunu yazmak zorundaydım,” dedi. “Sana her şeyi anlatmam gerekiyordu, ama cesaretim yoktu.”
Mektubu açtım. Gözlerim satırlara kayarken, yazılan her kelime içimi daha da yakıyordu. Leyla, bir süredir benden uzaklaştığını, evliliklerinin o eski heyecanını kaybettiğini itiraf ediyordu. Ancak en acı verici kısım, kalbinde başka birine yer açmış olmasıydı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, farkına vardığında çoktan geç olmuştu. Ama beni terk etmek istemediğini, evliliğimizi kurtarmak için çaba göstermek istediğini de yazmıştı.
Beni en çok yaralayan, Leyla’nın bana yalan söylemiş olmasıydı. Mektubu bitirdiğimde başım döndü, gözlerim karardı. Hiçbir şey söyleyemedim. Leyla gözlerimin içine baktı, sanki bir şeyler söylememi bekliyordu. Ama kelimeler boğazıma düğümlenmişti.
Sessizce odadan çıktım. İçimde fırtınalar kopuyordu. Bir taraftan onu hala seviyordum, diğer taraftan güvenim tamamen sarsılmıştı. Ne yapmalıydım? Onu affedip yeniden başlamaya çalışmak mı? Yoksa her şeyi geride bırakıp yeni bir hayat kurmak mı?
Gece boyunca uyumadım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kararımı verdim. Leyla ile konuşacaktım, bu durumu birlikte çözmeye çalışacaktık. Evliliğimiz her şeyden değerliydi. Ama en başta, her şeyin temelini yeniden inşa etmemiz gerekiyordu: güveni, sevgiyi ve sadakati.
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.