O kapı kapanır kapanmaz, odadaki atmosfer değişti.

Dr. Murat yatağın yanına bir sandalye çekti.
“Aslı,” dedi nazikçe, “yaraların eşinizin söylediği açıklamayla uyuşmuyor. Ve bunların tek seferlik olmadığı da belli. Sana sormam gerekiyor—evde güvende misin?”

Bu soru, yıllardır içimde tuttuğum her şeyi kırdı.
Önce gözyaşları geldi.
Kelime gelmedi.
Korku, utanç ve sessizliğin yılları boğazıma düğümlendi.
O ise acele etmedi.
Sessizce bekledi, nefes alabilmem için alan bıraktı.

Sonunda fısıldadım:
“Hayır. Güvende değilim.”

Sözler küçüktü—ama özgürleştirici.
Kilitli bir kafeste açılan ilk çatlak gibi.

Dr. Murat başını salladı, sakin ve kendinden emin.
Hastanenin şiddet şüphesi durumunda izlediği prosedürleri, yasal seçenekleri, destek kaynaklarını anlattı.
Yalnız olmadığımı hatırlattı.

“Yapamam,” dedim. “Birine söylediğimi öğrenirse—”

“Bu korkuyu yalnız yaşayan ilk kişi değilsin,” dedi. “Ama seni korumanın yolları var.”

Hemşire bir dosyayla geri döndü—raporlar, fotoğraflar, yönlendirmeler.
Bir destek görevlisi çoktan yola çıkmıştı.
Güvenlik planları, acil numaralar…
Hepsi eziciydi ama aynı zamanda bir umut paketiydi.

Birkaç dakika sonra, Serkan içeri girmeye çalıştı, cevaplar talep ederek.
Bu kez güvenlik görevlileri onu durdurdu.
Dr. Murat kapıda onu karşıladı.

“Beyefendi, Aslı hâlâ değerlendirme altında. Bekleme alanında kalmanız gerekiyor.”

“Karımı benden uzak tutamazsınız!” diye bağırdı.

Dr. Murat kımıldamadı.
“Benim önceliğim hastamın güvenliği.”

Kapı tekrar kapandı, öfkesi dışarıda kaldı.
Ve hayatımda ilk kez, fırtına bana doğru esmiyordu.

Derin bir nefes aldım.
Ellerim titriyordu—ama bu kez başka bir şeyden.

Umuttan.

Kısa süre sonra destek görevlisi geldi.
Adı Melis’ti.
Yanıma oturdu, bana mendil verdi, benimle insan gibi konuştu—bir dosya gibi değil.

“Aslı,” dedi, “neye karar verirsen ver, bunu tek başına yapmak zorunda değilsin.”

Ve ilk kez, buna inandım.

Sonraki saatler yavaş ve dikkatli ilerledi—sessiz bir kurtuluş gibi.
Melis her seçeneği baskı yapmadan anlattı:
sığınak, koruma kararı, raporlar, danışmanlık, mali planning…
Her adım korkutucuydu.
Ama her adım bir kapıydı.

“Nereye gideceğimi bilmiyorum,” dedim.

“Bugün her cevabı bulman gerekmiyor,” dedi. “Sadece bir sonraki doğru adımı.”

Ve o doğru adım, geri dönmemekti.

Hastane beni yan koridordan gizli bir çıkışa yönlendirdi.
Güvenlik görevlileri eşlik etti.
Melis yanımda yürüdü.
Tüm hayatım küçük bir bez çantaya sığmıştı—telefon, cüzdan, ödünç alınmış kıyafetler…
Ama o çanta kayıp gibi değil, özgürlük gibi hissettiriyordu.

Gitmeden önce, Dr. Murat son kez yanıma geldi.
“Aslı,” dedi, “bugün yaptığın şey cesaretti. Bu başlangıç.”

Boğazım düğümlendi.
“Beni… gördüğünüz için teşekkür ederim.”

“Her zaman,” dedi.

O gece, sığınağın temiz çarşaflı sessiz odasında, yaşananları tekrar tekrar düşündüm.
Suçluluk bekliyordum.
Korku.
Pişmanlık.
Ama bunun yerine, garip bir huzur çöktü.

Henüz iyileşmemiştim.
Ama artık görünmez değildim.

Sonraki günler belge işleri, görüşmeler ve telefonlarla geçti.
Her zorlu adım, hayatımın yeniden dikilen bir dikişi gibiydi.
Koruma kararı için başvurdum.
Danışmanlığa başladım.
Sonunda kardeşime gerçeği anlattım—ağladı.

“İstersen her zaman benim evimde kalabilirsin,” dedi.

Ve yavaş yavaş, bir geleceğin şekli belirmeye başladı.

Sığınakta bir öğleden sonra, formlar doldururken bir gerçek zihnime çarptı:
Bu sadece bir kaçış hikâyesi değildi.

Bu bir başlangıç hikâyesiydi.

Belki birilerinin de bu başlangıcı duymaya ihtiyacı vardı.

Eğer bunu okuyorsan—ister kendi hayatını, ister tanıdığın birinin hikâyesini çağrıştırmış olsun—şunu unutma:
Gerçeğini söylediğin an, dünyan değişebilir.

Ve eğer bu hikâye sende bir şey uyandırdıysa, sana birini hatırlattıysa veya düşündürdüyse—
Duygularını, düşüncelerini, deneyimlerini paylaş.

Bunlar da İlginizi Çekebilir