Çünkü bu hikâyede herkes konuştu, bir tek ben sustum. Oysa başıma gelenleri anlatabilecek tek kişi bendim.
Eşim yıllardır hastaydı. Önce küçük bir rahatsızlık gibi başladı, sonra büyüdü, dallanıp budaklandı. Zamanla hem bedeni hem ruhu bana yabancılaştı. Ne sevgi kaldı ne ilgi… Bir kadın olarak ihtiyaçlarım vardı, evet, ama hiçbirini dile getirmedim. Çünkü o benim eşimdi. Hastalığı onun suçu değildi. Bu yüzden yıllarca sustum. Bazen gözyaşlarım yastığımı ıslatırdı ama kimse bilmezdi.
Zihinsel engelli kızım, o da ayrı bir emanet… Dünya tatlısı, yüreği tertemiz bir çocuk. Bir gün gelip “Anne, internette biriyle tanıştım. Evlenmek istiyorum,” dedi. Başta çok korktum. Ama çocuk geldiğinde, öyle kibar, öyle saygılı davrandı ki içim biraz olsun rahat etti. Tanıştık, konuştuk, ardından nişanlarını yaptık. Oğlan bir gün bana döndü, “Sizi çok sevdim. Ailem yok gibi, düğüne kadar sizde kalabilir miyim?” dedi. Eşimle konuştuk, o da kabul etti.