Küf, lif lif uzamış, tıpkı ince solucanlar gibi görünüyordu. Her bir parça adeta kıpırdıyor gibiydi çünkü üstlerinden geçen hava akımı onları titretiyordu. İlk bakışta hareket ediyorlarmış gibi görünmelerinin nedeni buydu.
Ama asıl rahatsız edici olan, bu küfün banyoda ne kadar zamandır büyüdüğünü bilmememdi. İçimde hemen başka sorular doğdu:
Acaba sadece halının altında mı vardı?
Duvarların arasında da gizleniyor olabilir miydi?
Soluduğum havayı da etkilemiş miydi?
Bu düşünceler kafamı kemirirken hızla karar verdim. Önce eldivenlerimi taktım, halıyı rulo yapıp poşete koydum ve doğrudan çöpe attım. Ardından çamaşır suyunu sıcak suyla karıştırıp zemini silmeye başladım. Kimyasal kokusu burnumu yakıyordu ama o an tek istediğim, o “solucan görünümlü istilacılardan” kurtulmaktı.
Temizliği bitirdiğimde, içimde hem bir rahatlama hem de garip bir huzursuzluk vardı. Çünkü öğrendiğim şey basit küf mantarıydı, ama hissettirdiği korku… sanki evim bana gizli mesajlar veriyordu: “İhmali affetmem.”
O gün kendime söz verdim: bir daha evin karanlık köşelerini asla ihmal etmeyeceğim.