O gün sonra aramızdaki güven daha da güçlendi. Kardeşim de evde kalmaya devam etti ama ben artık ona farklı gözle bakmıyor, birlikte geçirdiğimiz zamanların değerini daha iyi anlıyordum. Ve içeriden bir ses bana hep şunu söylüyordu: “Bazen insanının kalp yeteneği kötü olasılıklar gelir, amaten güven varsa hiçbir fırtına ailesini yıkamaz.” O geceden sonra içerideki bütün şüpheler dağıldı. Eşime de kardeşime de daha çok katıldım. Aramızda daha sağlam bir güven oluştu. Birbirimize daha çok destek olmaya başladık. Eşim, kardeşime hep kız kardeşi gibi ayrıldı. Onun okuması, meslek sahibi olması için teşvik etti. “Sen de kendi ayaklarının üzerinde durmalısın, hayatını kurmalısın” diyordu. Kardeşim de bu sözlerden cesaret aldı, açık öğretimden üniversiteye kaydoldu. Ben de kardeşimle yeniden kardeşliğimiz günlerimize döner gibi olduk. Mutfağa'ya girince birlikte seyahat ederken, çocuğumu birlikte parka götürüyorduk. Evimizde sürekli kahkahalar eksik olmuyordu. Annemin yokluğunda yuvasımız adeta yeniden nefes almıştı. Bir gün kutlama arifesinde sürpriz yaptı. Hepimizi arabaya bindirdi, şehri hedefe götürdü. Çok güzel bir kır evinde hafta sonu tatili ayarlamış. Piknik yaptık, mangal yaktık, doğanın özellikleri içinde yürüdük. O an fark ettim ki; aile olmak sadece kan bağı değil, birbirinin kenetlenmesi, birbirinin kollamaktı. Kardeşim bana döndü, gözleri parıldadı: — Abla, iyi ki varsın. Sen içeriğinin ben devam ettiği dağılırdım, dedi. Ben de eli tuttum, çocuğumun kucağında, yanındayız: — Biz bir aileyiz. Kimse eksik değil, hepimiz birbirimiz için buradayız, dedim. O günden sonra evimizde daha çok huzur vardı.Kardeşim de kendi ayaklarının üzerinde durmaya başladı, ama biz hiç kopmadık. Hangi evde olursa olsun, her yerde “gönül kardeşi” gibi bağlıydı. Ve ben şunu öğrendim: “Güven ve varsa sevgi, aile onun yarasını sarar, onun acısını unutturur.”