Beş yıl önce Levent Bey’in dünyası yıkıldı – sonra küllerinden daha parlak bir şekilde yeniden doğdu. O zamanlar altı yaşındaki kızı Elif, insan suretindeki bir melekti, ama gücü giderek azalıyordu. Yüzündeki o gülümseme, en karanlık odaları bile aydınlatan gülümseme, gittikçe soluyordu. Doktorlar önce temkinli, sonra buz gibi soğuk bir şekilde hükmünü verdi: Tedavisi olmayan bir hastalık. Beyin tümörü. Telaffuz ederken içinin titrememesi mümkün olmayan bir kelime. Ama Elif için bu bir son değildi – bu, bir kraliçeye yakışır bir şekilde karşı koyduğu bir meydan okumaydı.
Levent ve Gülşah, henüz kalplerinin kırılabileceğini bile fark etmeden paramparça olmuş iki insan, kızlarına normal bir hayat şansı vermek için ellerinden geleni yaptılar. Elif’in okula gitmesini, harfleri öğrenmesini, sayı saymasını, uyumadan önce bir masal okumasını hayal ettiler. Birçokları için sıradan olan şey, onlar için bir kahramanlıktı.devamı yorumda