Son yapılan araştırmalara göre; ülkemizde diyabetik hastalar tüm nüfusun yüzde 13.5’ini oluşturuyor. Henüz diyabet tanısı almamış, ancak bozulmuş glukoz toleransı olan ve diyabete aday kabul edilen kişilerle birlikte bu oran yüzde 33 gibi yüksek bir rakama çıkıyor. Yani, Türkiye nüfusunun onda birinden fazlası şu anda diyabetik, onda ikisi de birkaç yıl içinde diyabet tanısıyla karşılaşacak.

Kontrol altına alınamayan diyabet damarların yapısını bozuyor. Bunun sonucunda; kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, kalıcı görme kaybı başta olmak üzere tüm organlarda komplikasyonlar ortaya çıkabiliyor.
Bu kadar ciddi bir sağlık sorunu olan diyabet, sağlıklı beslenme alışkanlığı, medikal tedavi ve düzenli egzersizden oluşan bir yaşam şekliyle takip edildiğinde bu komplikasyonlar önlenebiliyor. Ancak erken tanı ve tedavi için öncelikle diyabetin belirtilerini tanımak ve zamanında hekime başvurmak çok önemli.

Diyabet öncesi dönem erken fark edilip yeterli önlemler alınmazsa yorulan pankreas k-an şekerini kontrol etmeye yetecek kadar insülin salgılayamaz hale geliyor. Bu durumda önce toklukta k-an şekerleri yükselmeye başlıyor. Ağız kuruluğu ve çok su içme bu sürecin ilk belirtilerini oluşturuyor.

Ağız kuruluğuna bağlı çok su içmenin yanı sıra k-anda yükselen ka-n şekerinin böbrek üzerinde yarattığı basınç nedeniyle hastalar gece uykudan idrar ihtiyacıyla uyanmaya başlıyor. Gecede bir kez idrara kalkmak normal sayılıyor. Ancak birden daha fazla sayıda uykunun idrar ihtiyacıyla bölünüyor olması, akla diyabeti getirmeli.
İnsülin azlığı nedeniyle ka-nda şeker yükselirken hücre içine girip yakıt olarak kullanılamadığı için hücrelerde bir enerji açlığı ortaya çıkıyor. Halsizlik, bacaklarda kramplar, aşırı tatlı isteği, sabahları zor uyanma, gün içinde uyku hali, konsantrasyon azalması bu dönemde başlayan ve ka-ndaki şeker yükseldikçe şiddeti artan belirtileri oluşturuyor.
Bu tür şikayetleri olan kişilerde açlık k-an şekeri normal olsa bile tokluk şekerlerinin takibinin ya da şeker yükleme testinin mutlaka yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.Ka-nda şeker yüksek olmasına rağmen yakıt olarak kullanılamadığı için hücreler enerjisiz kalıyor. Bu durum beyin ve sinir sistemi hücrelerinin enerji azlığına yol açınca; uyku hali, konsantrasyon azlığı ve gün içinde uyuklama şikayetleri ortaya çıkıyor.
Ka-ndaki şeker yükselmeye başlayınca cilt kuruyor ve genel bir vücut kaşıntısı başlıyor. Bu kaşıntı kadınlarda genital bölgede daha yoğun olabiliyor.
MANTAR ENFEKSİYONLARI
Vücut sıvılarında artan şekerin mikropların üremesini kolaylaştırmasına bağlı olarak kadınlarda sık idrar yolu enfeksiyonları ve genital bölgede kaşıntıyla birlikte tekrarlayan mantar enfeksiyonları gelişebiliyor.
Pankreasın insülin rezervi azaldıkça açlıkta da ka-n şekeri yükselmeye başlıyor. Şekerin ka-nda yükselmesine rağmen kullanılamaması nedeniyle hücrelerin enerji açlığı arttıkça hücreler enerjiyi yağ ve kas hücrelerinin parçalanmasıyla elde etmeye çalışıyor. bu dönemde yukarıdaki şikayetlere ek olarak kilo kaybının ortaya çıktığını belirtiyor.

Bunlar da İlginizi Çekebilir