Sayfalar arasında, Maggie'nin paylaştığımız yemeklere duyduğu minnettarlık elle tutulur gibiydi. "Bugün bana çorba getirdi," diye yazıyordu bir notta. "Midemden çok, kalbimi ısıttı. Nezaketin bir can simidi olduğunun farkında değil." Elimde yemeklerle uğradığım her gün, Maggie kelimelerden bir miras yaratmış, basit sohbetlerimizden şiirler yaratmıştı. Yazıları, insani bağların gücüne ve nezaketin derin etkisine bir tanıklıktı. Yalnızlığında, birinin onu gördüğünün, birinin umursadığının bilincinde teselli bulmuştu. Maggie son notunda şöyle yazmıştı: "Karanlıkta bana ışık tutan sevgili dostuma: Bu benim hikayem. Artık senin de hikayen. Görünmeyeni görmen ve sevilmeyeni sevmen için sana ilham versin." Defteri kapatırken yüreğim sızladı, gözyaşları görüşümü bulanıklaştırdı. Maggie'nin hediyesi sadece kelimelerden ibaret değildi. Basit, insani ilişkilerde bulunan güzelliğin bir hatırlatıcısıydı; yaşın, koşulların ve zamanın ötesinde olan türden. Bir zamanlar görünmez görünen hayatı, şimdi sözleriyle parlak bir şekilde parlıyor, bir umut ve direnç feneri gibiydi.Go'rsele ilerleyn devamı diger sayfada...

Bunlar da İlginizi Çekebilir