VALLAHA VARYA YIKILDIM GÜLMEKTEN OKUYUNCA!
Eğlendiren ve güldüren
onlardan biri dua eder.
-Allah'ım lütfen uğruna anneannem ö-lsün.. diye..
Babası bunu duyar ama seslenmez ve ertesi gün anneannesi ö-lür..
Çocuk yine:
-Yarın dedem ö-lsün.. diye dua ederken
Babası bunuda duyar ve ertesi gün de ö-lür…
Çocuk bu defa:
-Babam ö-lsün.. diye dua eder..
Adam bunuda duyar bir korku sarar, Sabaha kadar uyuyamaz..
Ertesi gün ö-lümü bekler ama..
Çocuğun biri dua eder.
-Allah’ım lütfen yarın anneannem ö’lsün.. diye..
Babası bunu duyar ama seslenmez ve ertesi gün anneannesi ö’lür..
Çocuk yine:
-Yarın dedem ö’lsün.. diye dua ederken
Babası bunuda duyar ve ertesi gün dede ö’lür…
Çocuk bu defa:
-Babam ö’lsün.. diye dua eder..
Adam bunuda duyar bir korku sarar, Sabaha kadar uyuyamaz..
Ertesi gün ö’lümü bekler fakat ö’lmez.
Akşam eve geldiğinde karısını ağlamaklı bulur
-Ne oldu der..
-Ne olacak bey.. Bugün bizim kapıcı ö’lmüş… :):
Bu dünyada iki samimi arkadaş varmış. Bunların dünya görüşleri birbirlerine tersmiş. Biri, namazında niyazında, dünya malında gözü olmadan, içki içmeden, karı kızla yatmadan camiden çıkmaz, öteki ise onun yapmadığı her şeyi yapar yaptıklarını yapmazmış. Derken sefahat düşkünü erkenden ölmüş. Aradan yıllar geçtikten sonra sofu olan da ölmüş. Sofu dogrudan cennete gitmiş. Ağaçlar altında yatıyor yiyor içiyormuş. Aklına arkadaşı gelmiş. Meleklere sormuş cehennemde oldugunu isterse ziyaret edebileceğini söylemişler Bu da kalkmıs arkadaşını ziyarete gitmiş. Bir de ne görsün arkadaşının elinde nadide Fransız şarabı, koynunda cennette bile bulunmayacak derecede güzel bir kadın. Sofu hayretle “Bu nasıl iş? Sen dünyada da sefa sürdün burda da sürüyorsun. Nerede Allah’ın adaleti?” diye sormuş. Arkadaşı derin bir ah cekerek “bu benim için büyük işkence” diye yanıtlamis. Sofu yeniden “bu nasıl işkence?” diye sormus. “Sorma..” demiş arkadaşı “bu şişeyi görüyor musun? Bunun dibi delik”; “Ya o güzel kadın?”
Ya o güzel kadın?” diye atılmış Sofu. Cehennemdeki arkadaşı iç çekerek “Ah, ahhh, Onun da dibinde delik yok” demiş
SU YATAĞI
Durulmaya yüz tutmuş seks hayatlarını yeniden canlandırmakta, suyla doldurulan yatakların birebir olduğunu duymuştu adam… “Yatağımıza uzandınız mı, fırtınaya yakalandınız demektir.” deniliyordu su yataklarının reklamlarında… Hemen bir tane aldı. İki gün sonra da, sevinçle kendisi gibi orta yaşlı bir arkadaşının yanına koştu. “Bu su yatakları bir harika azizim.” diye haykırdı. “İki gecedir yaşadığımız fırtınalı seksi, son iki yıldır yaşamamıştık. Sen de bir tane alsana..” Acı acı güldü arkadaşı… “Marifet yatakta değil, senin karıda olsa gerek.” dedi. “İki yıl önce aldığım yatak hala Ölü Deniz gibi…”
AMERİKA
Temel ve Dursun bir gün ellerinde sazla Amerikaya giderler. Bayağı dolaştıktan sonra yorulurlar ve uyurlar. Sabah kalktıklarında etraflarında bir sürü kızılderili görürler, çok korkarlar.. Temel Dursun’a “Dur bunlar hayatta saz görmemiştir, bi saz çalayım da kaçsınlar” der. Temel’in sazı çalmasıyla kızılderililer hızla kaçarlar. Dursun “vaay sen bunları sadece bir sazla kaçırdın… o zaman buranın adı TEKSAZ olsun” der. Ertesi gün uyurlar; uyandıklarında gene karşılarında kızılderilileri görürler. Bu sefer Temel “dur başka bi yöntemim var” der ve güçlü bir sesle osurur. Ve adamlar kaçmaya başlarlar. Dursun da “mademki adamları osurup ta kaçırttın buranın adı LAZVEGAZ olsun” der. Ertesi gün dolaştıktan sonra tekrar uyurlar; sabah kalktıklarında etraflarında gene kızılderilileri görürler. Bu sefer Dursun “bi de ben saz çalayım de korkup kaçsınlar” der. Dursun sazı çalar ama kızılderililer korkmaz ve sazı Dursun’un ?ötüne sokarlar. Temel de “ehe…bu sazı senin ?ötüne soktular o zaman buranın adı ARKANSAZ olsun.” der
Adam iş dönüşü evine geldiğinde karısını yatakta çırılçıplak uyurken gördü. Adamın cinsel arzuları bir anda uyandı. Yanına uzanıp göğüslerinin uçlarıyla oynamaya başladı. Kadın, uykulu bir sesle: “Kocacığım, ne yapıyorsun?” dedi. Adam: “Karıcığım, kısa dalgadan Çukurova radyosunu arıyorum.” Kadın: “Kocacığım, fişi takmazsan radyo çalışır mı?”
NE O İ..
Hollywood’da bir parti veriliyor,güzel bir evde. Partinin sahibi partiye heyecan ve değişim katmak için mikrofonu eline alıp başlıyor: -Arkadaşlar akvaryumdaki iki piranayı bu havuza atacağım. Havuza atlayıp karşıya çıkan arkadaş şu gördüğünüz sarışınla sabaha kadar eğlenebilir. Kimsede ses seda yok. -Bu esmeri de sunuyoruz. Yine kimsede ses yok. -Bu kumral bayanı da hadiye ediyoruz. Yine ses yok. -Bu i… de veriyoruz. Slaaaaaşş!… Adamın biri suda hızla yüzüyor ve karşıya geçiyor. Tekrar koşup havuzun öbür kenarına geliyor: -Nerede o i…? -Beyefendi o havuzun karşısında.. Adam şaşkın şaşkın: – O değil, Beni havuza iten i… nerede?
Sarışın bomba partinin en önemli kişisi oluverdi birden. Hemen tüm erkekler etrafına toplanıverdiler. Köşede bir kadın kocasının kulağına fısıldadı: “Anlamıyorum, erkekler onda ne buluyorlar?” “Ben de…” dedi adam. “Gidip bir yakından bakayım.”
Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin göğüslerine dokunmak.. Tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış.. – “Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin” demiş. Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı – büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya iyice sürmüş. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha “Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed’in dili. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz” demiş. Padişah çaresiz çağırmış Ahmet’i hareme. Ahmet bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış. “Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı” demiş, haremağasına. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş…