Karısından boşanmış olan bir adam, o gün annesini görmek isteyen kızına: – ”Al kızım bu zarfı. Sen artık 18 yaşına bastın bu annene vereceğim son nafaka çeki. Bunu annene ver, sonra 1 adım geri çekil ve annenin yüzündeki ifadeyi seyret demiş. Kız annesine gitmiş;..HABERİN DE.VAMI İÇİN HABERİN GÖR.SELİNE DO-KU-NARAK SONRAKİ SAYFAYA GEÇİN…
Karısından boşanmış olan bir adam, o gün annesini görmek isteyen kızına:
– ”Al kızım bu zarfı. Sen artık 18 yaşına bastın bu annene vereceğim son nafaka çeki. Bunu annene ver, sonra 1 adım geri çekil ve annenin yüzündeki ifadeyi seyret demiş.
Kız annesine gitmiş;
– ”Anne babam bu zarfı sana gönderdi ben artık 18 yaşıma bastığımdan sana gönderdiği son nafaka çekiymiş. Zarfı sana verip sonra 1 adım geride durup senin yüzündeki ifadeyi seyretmemi söyledi”.
Annesi;
– ”Peki kızım şimdi babana git 18 seneden sonra O’na aslında senin
gerçek baban olmadığını söyle sonra 1 adım geri çekil ve yüzündeki ifadeyi seyret”
Adamın biri her gün akşam meyhaneye gelip, sarhoş olana kadar içki içiyor hesabını ödeyip
– Ah şu flüt, deyip öyle gidiyormuş.
Bu durum aylarca aynı şekilde devam etmiş. Meyhanenin sahibi artık dayanamamış, Bir gün adamdan müsaade isteyip masasına oturmuş.
– Özür dilerim beyefendi, rahatsız etmek istemem ama merakımı hoş görün size bir şey sormak istiyorum.
– Buyurun sorun.
– Meyhanemize aylardır istinasız her akşam geliyorsunuz, mekan sahibi olarak teşekkür ederim iyi bir müşterisiniz. Fakat neden her akşam hesabı ödeyip giderken ‘Ah şu flüt’ diyorsunuz, çok merak ettim...
Deyince adam derin bir ahhhhhh ahh... çekmiş ve anlatmaya başlamış.
– Bundan seneler önce bizim orkestramız vardı, bende bu orkestranın flütçüsüydüm. Bir konser vermek için bir ülkeye gittik. Konserimizi çok beğendiler, alkışladılar, çiçek attılar, oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine altın doldurdular. Benimki ufacık bir flüt içine hiçbir şey sığmadı, davulcu filan herkes köşeyi döndü, hepsi de orkestrayı bıraktılar. Ben bağrıma taş bastım hiç bir şey söylemedim, paradan daha önemli şeyler vardı çünkü, yeni bir orkestra kurdum, yetiştirdim ve konser vermek için başka bir ülkeye gittik, orada da konserimizi çok beğendiler, elleri şişene kadar alkışladılar oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine değerli taşlar, paralar doldurdular benimkisi ufacık bir flüt yine hiç bir şey sığmadı. Yine sesimi çıkarmadım bağrıma taş bastım. Neyse yeni bir orkestra daha kurdum eğittim ve konser için başka bir ülkeye gittik. O ülkenin müzik tarzı çok farklıymış. Konserimizi hiç beğenmediler. Yuhaladılar, çürük domates attılar, bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de sahneyi işgal edip müzik aletini bilmem nerelerimize ittirmeye çalıştılar...
Konuşmasını kesip kısa bir sessizlikten sonra,
- Arkadaş, yine ben şanssızdım...
Adamın biri bir papağan almak ister ve bir petshopa gider. Gözüne bir papağan kestirir ve bu papağanın fiyatını sorar.
- Affedersiniz, bu papağan kaç para?
- 100 bin
- Allah Allah! Niye bu kadar pahalı?
- Bu papağan İngilizce biliyor efendim.
Diye yanıtlar satıcı. Adam papağanın yanındaki bir başka papağanın fiyatını sorar. Satıcı;
- 200 bin
- Peki bu niye diğerinden daha pahalı?
- Bu papağan iki dil biliyor efendim, o yüzden biraz daha pahalı.
Adam başka bir papağanın fiyatını sorar. Satıcı;
- Bu papağan 500 bin
- Peki bu niye diğerlerinden daha pahalı?
- Bu papağan beş dil biliyor ve dört işlem biliyor efendim.
Adam en köşede duran cılız ve bakımsız papağanın fiyatını sorar. Satıcı..
- Bu papağan 1 milyon değerinde,
deyince müşteri şaşkınlıkla sorar;
- Peki bu papağanın ne özelliği var ki?
- Bilmiyorum efendim, ama hepsi buna müdürüm diye hitap ediyorlar...
Adamın biri yurt dışından aldığı papağanını gümrükten kolay geçirebilmek için bir kutuya koymuş, üstüne de "kırılacak eşya" diye yazmış.
Gümrük memuru yazıyı okuyunca, kutuyu şöyle bir silkelemeye başlamış. Aynı anda kutu içinden papağanın bağırdığı duyulmuş:
- Şangır şungur... Şangır şungur...
Devamı için görsellere tıklayarak ilerleyiniz
İş yeri telefon faturası çok gelen bir Hristiyan, aramış taramış en sonunda bir bakmış ki evdeki papağan gizli gizli telefonla konuşuyor. Papağanı ceza olarak kanatlarından duvara asmış:
- Bir hafta burada kalacaksın, demiş.
Tam yan odaya geçecekken durmuş ve gizli gizli papağanı seyretmeye başlamış Papağan duvardayken karşısındaki Hz. İsa figürünü görmüş:
- Sen ne zamandır burada asılısın böyle? demiş. Cevap gelmiş:
- 1000 yıldır, papağan demiş ki;
- Ohaa! kiminle konuştun o kadar?
Titaniğin salonlarından birinde her akşam bir sihirbaz gösteri yapıyormuş. Adam gerçekten çok ustaymış ama bir sorunu varmış. Salonun bir köşesinde bulunan papağan, tam sihirbaz gösterinin sonuçlandırıp seyircileri şaşırtacağı sırada, sihirbazın hilelerini açıklıyormuş.
"Kartı gömleğinin yencebinden içeri attı!" ve ya "O şapkanın içinde tavşan var." diye haykırıyormuş avazı çıktığı kadar. Sihirbaz fena halde kızıyormuş bu papağana. Ama papağan kaptanın papağanı olduğundan bir şey yapamıyormuş.Derken Titanik buz dağına çarpıp batmış, sihirbaz gemiden kopan bir kapının üzerine çıkarak kurtulmuş. Ertesi sabah bir de ne görsün; Papağan da aynı kapının üzerinde sessizce durmuyor mu! Üç gün üç gece o kapının üzerinde öylece bakışmışlar. Ne sihirbaz bir şey söylemiş ne de papağan. Ama en sonunda papağan olmuş konuşan:
"Tamam, pes, gemiye ne yaptığını anlayamadım!"
Bir uçak yolculuğu sırasında 2 adet ilginç yolcu bulunmaktadır. Bunlardan biri eşek, diğeri papağandır. Bu ikiliden papağan bayağı bir haylazdır ve çağırma düğmesine basarak hostesi rahatsız eder durur. Hostes gelip “buyrun” dediğinde de; “hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der. Bunu gören eşek bu durumdan hoşlanır ve “ulan bi de ben yapayım” diyerek basar çağırma düğmesine. Hostes gelir; “buyrun ne vardı?”. Eşek: “hiiiç, kıllık olsun diye bastım” der. Hostes çileden çıkar ve papağanla eşeği uçaktan atar. Aşağı düşmekte olan eşek, papağanın uçmakta olduğunu görür ve ondan yardım ister. Papağan da ekler tabi;
- Ulan madem uçmayı bilmiyon, ne diye kıllık yapıyon?