Telefonu elime alırken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sabahın bu erken saatinde kim arardı ki? Numara tanıdık değildi ama hissettiğim ağırlık telefonu açmam gerektiğini söylüyordu. Nefesimi tuttum, aramayı kabul ettim.
“Merhaba, sizinle konuşmam gerekiyor,” dedi titrek bir ses. “Kocanız hakkında.”
Bir anlık sessizlik oldu. Dünya sanki etrafımda durmuştu. “Kimsiniz?” dedim, sesi titreyerek.
“Adımı söylemem şu an doğru olmaz, ama çok önemli bir konuda sizi bilgilendirmeliyim. Buluşabilir miyiz?” dedi kadın sesi.
“Ne demek istiyorsunuz? Neden buradan anlatmıyorsunuz?”
“Telefonda anlatamam. Saat 10’da şehir parkında olacağım. Lütfen gelin. Hayatınızın en büyük kararını vermenize yardımcı olabilirim.”
Telefon kapandı. Kadının kim olduğunu ya da neden aradığını bilmiyordum ama bu söyledikleri bütün gücümü emmiş gibiydi. Bir yandan kocamın büyük bir sır sakladığından korkuyor, bir yandan da onunla ilgili öğreneceğim bir şeyin bütün dünyamı yıkacağından emin hissediyordum.
Saatler gecikmek bilmedi. 10’da parkın kapısında bekliyordum. Karşımda ince yapılı, uzun boylu bir kadın belirdi. Gözleri hafif kızarmış, sanki çok uzun zamandır ağlıyordu.
“Siz misiniz?” diye sordum, sesi çıkmıyormuş gibi.