Güncel Kahreden Haber
Kapıyı titreyen ellerimle açtım.

Ve oradaydı.

Çıplak ayaklı, üstü kirli,
veranda ışığında titreyen küçük bir çocuk.

Üzerinde mavi bir tişört vardı.
Roket desenli.

Hastaneye gittiği gün giydiği tişört.

Aynı çiller.
Aynı gamze.
Saçındaki o inatçı tutam…

“Anne?” dedi.
“Eve geldim.”

Dizlerimin bağı çözüldü.

“Sen… sen kimsin?” diyebildim.

Kaşlarını çattı.
“Anne, şaka mı yapıyorsun?”

Adını sordum.

“Evan,” dedi.

Babamın adını sordum.

“Lucas.”

Eşim…
Oğlumdan altı ay sonra kalp kriziyle kaybettiğim adam.

Başım dönüyordu.

“Neredeydin?” diye fısıldadım.

Gömleğime tutundu.

“Başka bir kadınlaydım,” dedi.
“Bana anne olduğunu söyledi. Ama sen değildin.”

İçimde her şey alarm verdi.

Telefonumu aldım.
911’i aradım.

Ağlıyordum.

“Ölen oğlum evimde,” dedim.
“Bunu açıklayamıyorum.”

Polisler gelene kadar evin içinde dolaştı.
Mutfakta doğru dolabı açtı.
Mavi, köpek balıklı bardağını aldı.

Bunlar da İlginizi Çekebilir