Ama Yasin, bu servetin varlığını bilmeden, annesini bir yük gibi görmüş, onunla geçireceği son anları heba etmişti.Melis, bu serveti öğrenince birdenbire Yasin’e daha sıcak davranmaya başladı, ama Yasin’in içi yanıyordu. Annesinin fedakârlığını, sevgisini ve ona bıraktığı mirası gördükçe, kendi davranışlarından utanç duyuyordu. O an karar verdi: Annesinin anısını yaşatmak için bu serveti hayırlı işlerde kullanacaktı. İlk olarak, Çiğdem Hanım’ın adını taşıyan bir vakıf kurdu. Bu vakıf, ihtiyaç sahibi annelere ve çocuklara destek olacaktı. Yasin, annesinin ona bıraktığı en büyük mirasın para değil, sevgi ve fedakârlık olduğunu anlamıştı. Ama bu gerçeği anlaması için annesini kaybetmesi gerekmişti. Hikaye, Yasin’in vicdan azabıyla ve annesinin sevgisinin ağırlığıyla yeniden şekillenen hayatını anlatırken, okuyucuya şu soruyu sorduruyor: Gerçek zenginlik, maddi servet mi, yoksa sevdiklerimizin kıymetini bilmek mi?