Adamın biri, boynunu bükerek bir zenginin yanına yaklaşır. Sadaka ister.
– Utanmıyor musun dilenmeye? Baksana güçlü kuvvetli bir adamsın.
– Sormayın, bir derdim var ki çalışmama mani oluyor.
– Neymiş o dert? diye sorunca;
– Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesindeki kuruşu adama uzatır:
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesindeki kuruşu adama uzatır:
– Al şu kuruşu bakalım… der. Ve ekler Bu parayı sana acıdığımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum
Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!'
Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor.
Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, 'Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.' diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
—Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonlar'ın araştırma laboratuarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!'
Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar;
Sonra hostes İngilizler'e yönelmiş:
—Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!'
Bütün İngilizler hevesle atlamışlar.
Sıra Fransızlar'a gelmiş. Hostes:
Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim. demiş.
Fransızlar:
—Tabii, mersi!' deyip sırayla atlamışlar!
Hostes bu kez Almanlar'a yönelmiş:
—Atlayın aşağı çabuk! diye bağırmış. Alman kafile 'Heil!' diyerek atlamış.
Veee sıra gelmiş Türkler'eee. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş:
—Siz var ya siz... Buradan hayatta atlayamazsınız...
Netten Alıntıdır