40 yaşındayım ve son askeri görevimde evimden yaklaşık 11.000 kilometre uzaktayım. Dün gece 15 yaşındaki kızım Elif’ten bir mesaj aldım.
“Baba, korkuyorum… Annem hakkında. O çok kötü davranıyor… Eve sürekli erkekler getiriyor.”
Şok içinde ekrana baktım. Ben görevdeyken, karım eşimin maaş kartını kendi hayatını finanse etmek için kullanıyormuş. Benim iki ay daha dönmeyeceğimi düşündüğü için rahat davranıyordu. Eve erken döneceğimi bilmiyordu.
Görevde dört ayı geride bırakmıştım. Mesajı görünce dünyam başıma yıkıldı.
Elif: Baba, sana bir şey söylemem gerek ama çok üzülüyorum.
Ben: Ne oldu tatlım? Bana her şeyi söyleyebilirsin. İyi misin?
Elif: İyiyim… Annem hakkında.
Ben: Annenle ilgili ne var?
Elif: Eve erkekler getiriyor. Farklı farklı insanlar… Bazen hiç durmuyor.
O mesajı en az on dakika öylece seyrettim. 18 yıllık evliliğim paramparça oluyordu.
Ben: Bunları yaşamak zorunda kaldığın için çok üzgünüm.
Elif: Üzgünüm baba… Sen görevdeyken söylemek istemedim ama haftalardır böyle.
Ben: Dürüst olduğun için teşekkür ederim. Bana kızgın mısın?
Elif: Asla! Doğru olanı yaptın.
Ben: Tamam. Lütfen normal davranmaya devam et. Annenle yüzleşme. Bunu benim için yapabilir misin?
Elif: Evet baba… Peki sen iyi misin?
Hayır… Hiç iyi değildim. Sohbet bittikten sonra uzun süre öylece oturdum. Her şeyi düşünmeye başladım.
35 yaşındaki karım Ayşe, yıllarca mükemmel bir eş rolü oynamıştı. Meğer hepsi yalandı.
Ama benim yaşımda göreve gitmenin bir avantajı vardı: Öfkeye kapılmadan, plan yaparak ilerleyebilirdim. Dönmeme iki ay vardı ve her şeyi yoluna koymalıydım.
Birinci adım: Kanıt toplamak.
Bir arkadaşımın eniştesi, eve gizli kamera sistemi kurmuştu. Ayşe’nin bundan haberi yoktu. Görüntüler doğrudan şifreli telefonuma gelmeye başladı. Ve Elif’in abartmadığını gördüm. İki hafta içinde üç farklı adam. Evimizin salonunda, hatta birlikte uyuduğumuz yatak odasında…
Daha da kötüsü, benim görev maaşımı yeni hayatını yaşamak için kullanmasıydı.
Hesap özetlerine baktım; gördüklerim kanımı dondurdu. Yeni elbiseler, pahalı şaraplar, iki kişilik lüks restoranlar…
Bir harcama özellikle dikkatimi çekti:
Otel Gülpark – 6.500 TL
Ayşe’nin gizli bir Instagram hesabını buldum. O otel odasında çekilmiş fotoğraflar paylaşmıştı… Murat adında bir adamla.
Başlık: “Hayatımın en güzel günleri!”
Bunun üzerine adımlarımı atmaya başladım.
Kendi adıma yeni bir banka hesabı açtım ve tüm maaşımı oraya yönlendirdim.
Ülkenin en iyi boşanma avukatlarından birini tuttum.
“Ailevi acil durum” gerekçesiyle erken görevlendirme değişikliği talep ettim.
Bir hafta sonra haber geldi:
Üç hafta erken eve dönebilecektim.
Türkiye’de hiç kimse bunu bilmiyordu.
Ve hemen Elif’e mesaj attım:
Ben: Planlanandan daha erken eve geliyorum. Ama bu ikimizin sırrı, tamam mı? devamını diğer sayfamıza geçerek okuyun
Üç hafta sonra, dönüş için izin kağıdım resmileştiğinde içimde garip bir sessizlik vardı. Öfke değil… Daha çok, yıllar içinde içimde birikmiş bir yorgunluk. Hayatım boyunca ailem için çalışmıştım. Şimdi ise evime dönerken tek düşündüğüm, kızımı güvende tutmak ve geleceğimiz için doğru adımı atmaktı. Uçağın tekerlekleri piste değdiğinde derin bir nefes aldım. İçimde beliren tek bir his vardı: “Artık gerçekleri yüz yüze konuşma zamanı.
” Eve giderken Elif’e küçük bir mesaj attım: “Tatlım, geldim. Kapıyı sessizce açacağım.” Arabayı evin önüne park ettiğimde hava kararmaya başlamıştı. Sokak lambalarının turuncu ışığı, çocukluğumuzdan kalan eski mahallemize huzurlu bir görüntü veriyordu. O an, dışarıdan bakınca her şey hâlâ aynı görünüyordu; asıl değişen bizdik. Anahtarı yuvaya yerleştirip kapıyı açtığımda beni ilk karşılayan, koridorun ucunda bekleyen Elif’in titrek gülümsemesiydi.
Koşup boynuma sarıldı. Ben de onu sıkıca kucakladım. “Artık buradayım,” dedim. “Hiç merak etme.” Salona adım attığımda Ayşe, beklemediği bir anda beni karşısında görünce şaşırdı. Gözlerinde hem bir şaşkınlık hem de bir tedirginlik vardı. “Sen… dönmene daha vardı?” dedi. Sakin bir nefes alıp karşısına oturdum. “Ailemizle ilgili konuşmamız gerekiyor.” Kısa bir sessizlikten sonra başını eğdi. Söyleyeceği çok şey olduğunu ama kelime bulamadığını hissediyordum. Onu suçlamaya değil, gerçekleri öğrenmeye kararlıydım. “Hayatta herkes hata yapabilir,” dedim yumuşak bir sesle. “Ama önemli olan, aileyi ayakta tutabilecek kadar güçlü olup olmadığımızdır.”
Ayşe gözyaşlarını tuttu, fakat onun içindeki karmaşa ne kadar büyük olursa olsun, ben artık kararımı vermiştim. Bu süreçte önceliğim Elif’in huzuruydu. Onun için sağlam, güvenli ve sevgi dolu bir ortam yaratmalıydım. Evdeki konuşmanın ardından Ayşe birkaç günlüğüne ailesinin yanına gitmeyi kabul etti. Bu süre zarfında ben de avukatımla görüşüp hukuki süreci en sağlıklı şekilde başlatmak için plan yaptım. Hiçbir tartışma, bağırma, kötü söz olmadı.
Çünkü biliyordum: Bazen hayat, en büyük kırılmaları bile sakinlikle toparlamayı gerektirir. O akşam Elif’le birlikte mutfağa geçtik. İkimiz de biraz gergindik ama aynı zamanda büyük bir rahatlama hissediyorduk. Elif bana dönüp, “Baba… Artık her şey düzelecek değil mi?” diye sordu. Gülümsedim. “Evet,” dedim. “Bundan sonra her şey daha iyi olacak. Çünkü artık birbirimize daha çok kenetlendik.”
O günden sonra evimizde zamanla huzur yerine oturmaya başladı. Sabahları birlikte kahvaltı ediyor, akşamları uzun uzun sohbet ediyor, geleceğimizi daha sağlam bir zemine oturtmak için planlar yapıyorduk. Bazen bir aileyi yeniden inşa etmek için önce sarsılmak gerekiyormuş. Ben bunu geç öğrendim ama pes etmedim. Yeni hayatımızı adım adım kurarken, içimde sadece bir duygu vardı: Şükran. Çünkü her fırtınadan sonra mutlaka bir güneş doğuyordu.