Abim Serkan bir anda ayağa kalktı. Salondaki kahkahalar aniden kesildi. Yüzü öfkeyle kıpkırmızı olmuştu. Ağır adımlarla masadan kalktı, mikrofonu eline aldı. Herkes merakla ona bakıyordu. Sesi gür ve kararlıydı: “Ben bu kızın ağabeyiyim. Hepimiz bu düğün için günlerce hazırlık yaptık. Kardeşim en güzel gününü yaşasın diye uğraştık. Babamız, annemiz, bütün ailemiz ona güven verdi, mutluluğu için yanındaydık. Ama sen, Cemal… onun en özel anını, bir şakaya dönüştürdün. İnsan sevdiğini utandırmaz. İnsan sevdiğini herkesin önünde küçük düşürmez!” Salonda fısıldaşmalar başladı, annem ağlıyordu, babam ise gözleri dolu dolu Serkan’a bakıyordu. Cemal’in yüzünden tüm rengi uçmuştu. Ne gülebiliyor, ne konuşabiliyordu. Serkan sözlerine devam etti: “Kardeşim sana gönlünü açtı, hayatını emanet etti. Biz de ‘adam gibi adamdır’ diye güvenip kabul ettik. Ama senin yaptığın, oyun değil, saygısızlık. Bugün bunu yapan, yarın daha beterini yapar. Şimdi bütün ailenin, bütün sevdiklerinin önünde soruyorum: Sen gerçekten bu kıza koca olacak bir adam mısın?” Cemal’in dudakları kıpırdadı ama sesi çıkmadı. Salon buz gibi bir sessizliğe büründü. O an Serkan bana döndü, gözlerimin içine baktı: “Karar senin kardeşim. Böyle bir adamla bu yola devam etmek istiyor musun, istemiyor musun? Biz ailen olarak arkandayız.”

Bunlar da İlginizi Çekebilir