Babam vefat edeli bir yıl olmuştu, babam olmadan geçirdiğimiz ilk Ramazan ayıydı. Hem babamın yokluğu hem de Karantinada yaşadığımız Ramazan ayı bizim için çok zor geçiyordu. Babam yıllardır amcalarımla birlikte çalışırdı, annemin babamı birçok defa uyarmasına rağmen onlardan ayrılamamış, hiçbir yatırım yapma gereği duymamıştı. Sahip olduğumuz her şey en büyük amcamızın üzerine kayıtlı idi, babam yıllarca abi diyerek bir dediğini iki etmemiş gece gündüz çalışmıştı. Babam vefat ettikten sonra annem babamın hakkını istediği için her türlü hakareti etmişler ve kavgaya varan tartışmalar sonucunda annem, iki kardeşimle beni de yanına alarak yıllardır oturduğumuz ve babamın kendi hakkı olan evimizden ayrılmıştık. Altı aydır kenar bir mahallede, gecekonduda oturuyorduk. Mahallede tanıştığımız kimse olmadığı gibi, amcalarımızda ne arayıp ne soruyordu. Annem gündüzleri iş bulabilirse evlere veya ofislere günlük temizliğe gidiyor bir yandan da iş arıyordu.18 yaşıma yeni girmiştim, yaşadıklarımızın farkındaydım, annemin bir yılda çektiği acıları gördükçe her gece yatağımda ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Ramazan’ın ilk haftasıydı… Yazıya devam Etmek için Görsele t.klayarak ilerleyiniz.

Ramazan’ın ilk haftasıydı, karantina sebebiyle annem 10 gündür herhangi bir yere işe gidememiş, evimizde yemeklik diyebileceğimiz neredeyse hiçbir şey yoktu. Üç yıldır ramazan orucumu eksiksiz tutuyordum, Rahmetli babam her gün bizzat kendisi sahura kaldırır, sıcak günlerde zorlandığımı bilir iftara çok güzel hediyelerle gelirdi. Bu Ramazan babam yanımızda yoktu, sadece babamın yanımızda olmaması değil ayrıca yaşadığımız ekonomik sıkıntıda babamın acısını katbekat artırıyordu. Ramazan’ın beşinci günüydü, beş gündür annem her gece uyandırıyor, ama sofraya koyacak bir şey neredeyse hiç olmuyordu. Birkaç dilim ekmek ve su ile sahuru yapıyorduk. Beş gündür bir şey dikkatimi çekiyordu, annem sahura kadar hiç uyumuyordu ama gözleri şişmiş şekilde sahurda annemi karşımda buluyordum. Bir gariplik vardı, anneme sormak istedim ama cesaret edemedim. Zaten hüzünlü olan annemi daha da fazla hüzünlendirmek istemedim.Bir günü daha bu şekilde geçirdik. Akşam oldu bir tas çorba, bayat ekmek ve su ile iftarımızı yaptık. İftardan kısa bir süre sonra annem kardeşlerimi uyuttu ve bana da uyumamı söyleyip odasına çekildi. Ben de yatağıma girdim ama gözüme uyku girmiyordu, açlığımdan veya yaşadığımız sıkıntılardan daha çok annemin durumunu merak etmiştim. Yatağımdan çıktım yavaş yavaş annemin yattığı odanın kapısına doğru yürüdüm. Annemin odasından bir ses geliyordu, ama anlaşılmıyordu, kapıya biraz daha yaklaştım. Yazıya devam Etmek için Görsele t.klayarak ilerleyiniz.

Bu ses annemin sesiydi. Annem bir yandan ağlıyor, bir yandan da Rabbim sen yardım et diye dua ediyordu. Yatağa gömülmüş üzerine battaniyesini örtmüş, biz duymayalım diye battaniyesinin altında hem ağlıyor hem dua ediyordu. Annemin hıçkırıkları ile ettiği dualar bir birine o kadar karışmıştı ki ne dediğini, ne diye dua ettiğini anlamakta zorlanıyordum. Kapıda donup kalmıştım, ne bir adım ileri gidebiliyor ne de bir adım geri adım atamıyordum. Son bir yılda birçok sıkıntı yaşamıştık, ama bu durum duygularımı alt üst etmiştim. O an gözümün önünden eski hayatımız bir şerit gibi geçti, babamın her akşam elinde poşetlerle eve gelişini sanki tekrar tekrar yaşadım. 18 yaşındayım ilk defa annemi ağlarken görüyordum.Annem çok dirayetli bir kadındı, bir yıldır yaşadığımız onca sıkıntıya rağmen saçını süpürge edip bize hiçbir şeyi yansıtmamak için başkalarının evlerine temizliğe gitmekten bile hiç çekinmemişti. Annemi bu şekilde görmek, yüreğimi sızlatmıştı. Kapıda ne kadar bekledim hatırlamıyorum, bir elin bana dokunması ile irkildim ve kendime geldim. Annem çok geç olmadan eve döndü, elinde bir poşet içerisinde iki ekmek, gözünde de her zamanki gibi yaş vardı. Belli ki gelirken yine ağlamıştı. Annem gelir gelmez olanları anlattım, yaşlı teyzenin gelir gelmez kendisine uğramasını istediğini sıkı sıkı tembih ettiğini söyledim. Annem de hayırdır inşallah dedi ve beraberce yaşlı teyzenin tarif ettiği eve gittik. Bahçeli iki katlı güzel bir evde yaşıyordu, bahçe kapısı açıktı, kapıdan içeri girip evinin kapısını çaldık. İçeriden hoş bir ses tonu ile geliyorum sesini işitince beklemeye başladık. İsminin Ayşe olduğunu öğrendiğimiz teyze kapıyı açtı, evden çok güzel yemek kokuları geliyordu, o an belki uzun zamandır duymadığım bu kokuda kaybolmuş gibi oldum.Ayşe teyze bizi içeri buyur etti, bizi büyükçe bir odaya aldı ve oturmamızı söyleyip içeriye gitti. Annem de ben de şaşkın şaşkın bakıyorduk. Bir süre geriye yanımıza geldi ve elinde küçük bir cüzdan vardı. Elinde tuttuğu cüzdanı anneme uzatıp, kızım alın bu sizin dedi. Annem çok şaşırmıştı, elini uzatıp uzatmamak arasında kaldığı her halinden belli idi, birçok sıkıntı yaşıyor olmamıza rağmen gururlu bir kadındı da. Ellerini geriye önüne bağlayıp, teyzeciğim bu nedir? Neden bizim olsun ki diye sordu. Ayşe teyze biraz daha alması konusunda ısrarcı olsa da annem sebebini sormakta ısrarcıydı. Sonunda Ayşe teyze pes etti ve anlatmaya başladı. Kızım ben 30 yılı aşkındır burada otururum, eşim vefat edeli beş yılı geçti. Bizim hiç çocuğumuz olmadı, eşimle birlikte 45 yıl tek başımıza yaşadık, eşim vefat edince onun emekli maaşı ve şehirde ki iki dairenin kira geliri ile Allah’a şükür hiç kimseye de muhtaç olmadan şu ana kadar geldim. Eşim çok yardım sever biriydi, etrafındakilere yardım eder, darda olan birisiyle karşılaşınca işini gücünü bırakır ona maddi manevi destek olmaya çalışırdı. Yazıya devam Etmek için Görsele t.klayarak ilerleyiniz.


Zekatımızı kuruşu kuruşuna hesaplar, ihtiyaç sahiplerini bulur ve bu onların hakkı diyerek onlara teslim ederdi. Ben de eşim vefat ettikten sonra onun yaptığı gibi zekatımızı hesaplatır, kuruşuna bile dokunmadan bir yardım kuruluşuna teslim ederdim. Bu sene yine öyle yapacaktım. Zekatımı hesapladım ve miktarı bu cüzdanın içine koydum. Her yıl zekatı teslim ettiğim kuruluşu aradım ve zekat vereceğimi ifade ettim. Onlar her zamanki gibi birkaç güne eve gelip emaneti alacaklarını ifade ettiler. O gün rüyamda rahmetli eşimi gördüm. Eşim sizin şu pencerenin önünde oturuyor ve sizin evinizi işaret ediyordu. İlk gün hiçbir şey anlamamıştım. Ama merak etmekten de kendimi alamamıştım. Çevreden sizi soruşturdum, zira tanımıyordum, yeni taşınmıştınız. Fakat çevrede sizi tanıyan kimseyi de bulamadım. Aynı rüyayı birkaç gün daha gördüm, eşim rüyam da eve geliyor, hiç konuşmadan uzun uzun sizin eve bakıyor ve bana sizin evinizi işaret ediyordu. Ben de gün boyu sizin evi gözledim, annenin sabah evden çıktığını akşam bir iki ekmekle eve geri döndüğünü gördüm. Artık anlamıştım, eşim bu yıl vereceğimiz zekatı size vermem gerektiğini bana anlatmaya çalışıyordu. İşte böyle kızım, bu cüzdan içinde bulunan para benim değil sizin hakkınız. Zira zekat ihtiyaç sahibinin kendi malı gibidir dedi. Ayşe teyze anlatırken hem ben hem annem hem Ayşe teyze ağlıyordu. Annem beni fark etmiş ve yatağından kalkarak yanıma gelmiş, nasıl bir şok yaşamışsam karşımda duran annemin beni sarsıp kucaklamasına kadar onun kalktığını bile fark edememişim. Her sahurda annemi gözleri şişmiş bir şekilde görmemin sebebini öğrenmiştim. Bir süre anne kız sarılıp ağlaştık. Birkaç ramazanı daha bu şekilde geçirdik. Kuru ekmek ve su ile sahur yapıp, bir tas çorba ve bayat ekmekle iftarımızı yaptık. Sokağa çıkma yasağına ve salgına rağmen annem her gün iş bulabilme ve eve ekmek getirebilme umuduyla sabah evden çıkıyor, akşama alabilirse birkaç ekmekle geri dönüyordu. Annem evden gideli bir saat olmamıştı ki kapımız çaldı. Annem geri dönmüş olamazdı, acaba elen kimdi? Kalktım ve kapıyı açtım. Gelen 70 yaşlarında temiz yüzlü bir teyzeydi, buyurun dedim. – Kızım, annen evde mi diye sordu – Annemin dışarıda olduğunu akşama doğru geleceğini söyledim.- Babamı sordu, babamın bir yıl önce vefat ettiğini, annemin de iş bulmak için evden çıktığını anlattım. Kim olduğunu annemi niçin aradığını sorduğumda, hemen ileri ki evde oturduğunu, annemle mutlaka görüşmesi gerektiğini gelir gelmez kendisine gelmesini sıkı sıkı tembihleyip, evini de tarif ederek ayrıldı. Acaba kimdi? Niçin annemi arıyordu, merak sarmıştı. Şimdi gözüm kapıda annemin gelmesini bekliyordum. Annem çok geç olmadan eve döndü, elinde bir poşet içerisinde iki ekmek, gözünde de her zamanki gibi yaş vardı. Belli ki gelirken yine ağlamıştı. Annem gelir gelmez olanları anlattım, yaşlı teyzenin gelir gelmez kendisine uğramasını istediğini sıkı sıkı tembih ettiğini söyledim. Annem de hayırdır inşallah dedi ve beraberce yaşlı teyzenin tarif ettiği eve gittik. Bahçeli iki katlı güzel bir evde yaşıyordu, bahçe kapısı açıktı, kapıdan içeri girip evinin kapısını çaldık. İçeriden hoş bir ses tonu ile geliyorum sesini işitince beklemeye başladık. İsminin Ayşe olduğunu öğrendiğimiz teyze kapıyı açtı, evden çok güzel yemek kokuları geliyordu, o an belki uzun zamandır duymadığım bu kokuda kaybolmuş gibi oldum.Ayşe teyze bizi içeri buyur etti, bizi büyükçe bir odaya aldı ve oturmamızı söyleyip içeriye gitti. Annem de ben de şaşkın şaşkın bakıyorduk. Bir süre geriye yanımıza geldi ve elinde küçük bir cüzdan vardı. Elinde tuttuğu cüzdanı anneme uzatıp, kızım alın bu sizin dedi. Annem çok şaşırmıştı, elini uzatıp uzatmamak arasında kaldığı her halinden belli idi, birçok sıkıntı yaşıyor olmamıza rağmen gururlu bir kadındı da. Ellerini geriye önüne bağlayıp, teyzeciğim bu nedir? Neden bizim olsun ki diye sordu. Ayşe teyze biraz daha alması konusunda ısrarcı olsa da annem sebebini sormakta ısrarcıydı. Sonunda Ayşe teyze pes etti ve anlatmaya başladı.Kızım ben 30 yılı aşkındır burada otururum, eşim vefat edeli beş yılı geçti. Bizim hiç çocuğumuz olmadı, eşimle birlikte 45 yıl tek başımıza yaşadık, eşim vefat edince onun emekli maaşı ve şehirde ki iki dairenin kira geliri ile Allah’a şükür hiç kimseye de muhtaç olmadan şu ana kadar geldim. Eşim çok yardım sever biriydi, etrafındakilere yardım eder, darda olan birisiyle karşılaşınca işini gücünü bırakır ona maddi manevi destek olmaya çalışırdı. Zekatımızı kuruşu kuruşuna hesaplar, ihtiyaç sahiplerini bulur ve bu onların hakkı diyerek onlara teslim ederdi. Ben de eşim vefat ettikten sonra onun yaptığı gibi zekatımızı hesaplatır, kuruşuna bile dokunmadan bir yardım kuruluşuna teslim ederdim. Bu sene yine öyle yapacaktım. Zekatımı hesapladım ve miktarı bu cüzdanın içine koydum. Her yıl zekatı teslim ettiğim kuruluşu aradım ve zekat vereceğimi ifade ettim. Onlar her zamanki gibi birkaç güne eve gelip emaneti alacaklarını ifade ettiler. O gün rüyamda rahmetli eşimi gördüm. Eşim sizin şu pencerenin önünde oturuyor ve sizin evinizi işaret ediyordu. İlk gün hiçbir şey anlamamıştım. Ama merak etmekten de kendimi alamamıştım. Çevreden sizi soruşturdum, zira tanımıyordum, yeni taşınmıştınız. Fakat çevrede sizi tanıyan kimseyi de bulamadım. Aynı rüyayı birkaç gün daha gördüm, eşim rüyam da eve geliyor, hiç konuşmadan uzun uzun sizin eve bakıyor ve bana sizin evinizi işaret ediyordu. Ben de gün boyu sizin evi gözledim, annenin sabah evden çıktığını akşam bir iki ekmekle eve geri döndüğünü gördüm. Artık anlamıştım, eşim bu yıl vereceğimiz zekatı size vermem gerektiğini bana anlatmaya çalışıyordu. İşte böyle kızım, bu cüzdan içinde bulunan para benim değil sizin hakkınız. Zira zekat ihtiyaç sahibinin kendi malı gibidir dedi. Ayşe teyze anlatırken hem ben hem annem hem Ayşe teyze ağlıyordu.


Bunlar da İlginizi Çekebilir