Paşa torunu ve zengin kızı olarak doğdu
Billur Kalkavan hayata veda etmişti...

Kanser tedavisi gören Billur Kalkavan, 59 yaşında hayatını kaybetti. Sizce nasıl yaşadı kısa ömrünü ünlü oyuncu?Onur Baştürk: Kısa ya da uzun ömür diye bir şey yok. İyi ya da hakkı verilmiş yaşam diye bir şey var bence. Billur da yaşamın hakkını verenlerdendi. Çünkü kendi doğrularıyla, kendi bildiği gibi yaşadı ve gitti. Dolayısıyla bu dünyadan mutlu ayrıldığını düşünüyorum.
Ayrıntılar Haberin Devamındadır…   

Savaş Özbey: Kısa ama güzel bir hayat sürdü bence de Billur Kalkavan. Bu erken ölümdeki tek teselli de o zaten. Paşa torunu ve zengin kızı olarak doğdu. Çok güzel ve alımlı bir kadındı. Çocuk yaştan itibaren oyunculuk, sunuculuk yaptı; ünlüydü. Aşk kadınıydı. Ne kadar da çok seveni varmış. Ne güzel dostlar biriktirmiş. Bunlar her insanın hayatında isteyeceği güzel şeyler.
Ömür Gedik: Herkes onu varlıklı, hayatı kolay yaşayan, aşırı neşeli biri olarak görüyordu ama hastalığı sırasında kurduğu "Çare olamadığın şeylere üzülme" cümlesini hiç unutmamak lazım. Bu dünyanın yükünü başka canlıların acılarıyla empati kuran iyi insanlar çekiyor. Kadına, hayvana, dünyaya, yaşama duyarlı ve bunlar için çaba harcayan, üzülen, empati gücü yüksek, dert edinen çok değerli bir kadındı. Nurlar içinde yatsın.
Orkun Ün: Tanımıyorum ama tanıyanlardan öyle güzel şeyler duyuyorum ki, ne mutlu ona. Doya doya da yaşamış hayatını. Sevmiş mesela ama eleştirilmiş, isyan etmiş haksızlıklara ama 'yuh'lanmış. O susmayı değil, hep konuşmayı tercih etmiş. Nurlar içinde yatsın.

Buğra Bahadırlı: Billur ben, ben de Billur'dum, içimde kıyamet kopuyor Onu dinlerken her cümlesinde içim titredi. Konuşurken ağlıyordu. İçimden "Ne büyük bir aşk!" dedim. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Billur Kalkavan'ın hayat arkadaşı Buğra Bahadırlı ile buluştuk. Hem acısına ortak olmaya çalıştım hem de o güzel kadınla olan büyük aşkını dinledim; büyülendim. Buğra Bahadırlı, aralarındaki 22 yaş farkını, dolu dolu yaşadıkları 13 yılı, son ayda yaşadıkları kötü süreci tüm içtenliğiyle anlattı. Şimdi sizi o büyük aşkı her satırda hissedeceğiniz röportajla baş başa bırakıyorum. (Alev Gürsoy Cimin / Posta)

İNSAN BÖYLE ANLARDA 'NASILSINIZ?' DİYE SORAMIYOR… BAŞINIZ SAĞ OLSUN.Çok büyük bir acı... Kelimelerle anlatmak mümkün değil. Diğer yarımı kaybettim. Her şey fazlasıyla anlamsız. Sabahları güne ağlayarak başlıyorum. Sonra biraz kendimi toparlıyorum, arkadaşlarım geliyor. Annemle kardeşim şu an benimle ilgileniyorlar ama hiç iyi değilim. 13 senedir aynı evde yaşıyoruz, bir gün bile ayrılmadık. O kadar yoğun bir birlikteliğimiz vardı ki, tek başına uyanmak büyük boşluk. Kabus gibi bir yokluk. Muhteşem bir insandı. Beni bir gün bile üzmedi. Fikir ayrılıklarımız oluyordu ama bir gün bile küsmedik, ayrılığı düşünmedik. Kalbimde acı değil sevgi taşıyorum. En sevdiğimdi o! En sevdiğinizi kaybedince ne hissettiniz?

İlk defa bu kadar yakınımı kaybettim. Hiç gitmemiş gibi… Bir insanın yaşayabileceği en güzel hayatlardan birini yaşadık. Hastalık süreci hariç Billur'u hiçbir zaman yaşlı görmedim. Belki de ruhu daha fazla yaşlanarak bu hayatta kalmamayı tercih etti. Sürekli genç, dinamik, aşkı hissettiren bir kadındı. Sabahları ağlarken de "Seni çok seviyorum" diye ağlıyorum. Ben de bir defasında ölümden dönmüştüm ve beni hayatta tutan kişi Billur'du. O bunu bilmiyor ama tam geçiş yaşarken "Bir şans daha verin" dediğim bir anım oldu.
NEYDİ O AN?2013 senesiydi. Kalp ritmi bozukluğu yaşadım. Ölüme yakın bir anım oldu. Sonra Billur'un suratına baktım, "Bu kim?" dedim. Bana o an müdahale ettiler ve ben tekrardan dönmeye başladım. Bu deneyimi yaşayan biri olarak, geçiş yaşayan insanların arkasından üzülmeme bilgisi bana o gün geldi. Dünyanın cennet gibi bir yer olduğunu o an anladım. O zaman karar verdim, var olduğum her anı cennete çevirerek yaşamalıyım. Cennetin de cehennemin de burada olduğunu fark ettim. O gün bilinç değişimi yaşadım. Gidişine değil yokluğuyla devam edeceğime üzülüyorum.

Bunlar da İlginizi Çekebilir