Bir vatandaş olarak ben Nazmiye Demirel hanımefendiyi “first lady” olarak şu güzel özellikleriyle tanıdım: Eşi Cumhurbaşkanı olduğunda Köşk’ü değil, evini istedi. "Gitmesek olmaz mı" dedi ama, güvenlik endişesi dile getirilince taşınmak zorunda kaldılar. Köşk’te kaldıkları 7 yıl boyunca Nazmiye Hanım her hafta sonu Güniz Sokak’taki evine geldi, çünkü burada tavukları vardı, onlarla ilgilenmeyi sürdürdü. Kurbanları da bu evin arka bahçesinde kestiler. Görmüş, geçirmiş, modern ve inançlı bir kadındı. Türkiye’nin ilk araba kullanan kadınlarından birisiydi. Kibirli değil, alçak gönüllü idi. Gösterişten, masraftan hep kaçındı. Helali, haramı gözetti. DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ.
Meselâ köşkün mutfağından bir patates bile kullandırmadı. Evinin mutfağıyla, köşkün mutfağını ayrı tuttu. Köşk’te özelikle günlük kullanılan eşyaların hayli yıpranmış olması nedeniyle "Kumaş beğenin yüzlerini değiştirelim" önerilerini, "Hayır, bunların tarihi değeri var, hem masrafa da girmeyelim" diyerek geri çevirdi. Sadece üzerlerine kılıf geçirterek kullandı. Gazeteci Hulusi Turgut, Demirel’in döneminde Köşk’e damgasını vuran "Nazmiye hanım protokolü"nü şöyle anlatır: "Süleyman Bey Cumhurbaşkanı iken Köşk’te iki tür uğurlama yapılırdı. Birincisi, Cumhurbaşkanı 1 No’lu nizamiyeden çıkarken bir manga askerin selam durduğu, Cumhurbaşkanının da makam aracından elindeki şapkasıyla selamladığı resmi uğurlama. İkincisi de, Cumhurbaşkanı konuttan ayrılırken Nazmiye hanımın talimatıyla bir görevlinin aracının arkasından ‘yolun açık olsun’ diye bir sürahi su döktüğü Nazmiye hanım uğurlaması.'' Nur içinde yat! Allah’ın engin rahmeti üzerinden hiç eksilmesin! Mehmet Necati Güngör...