Leyla 31 yaşındaydı, eşinden boşanalı üç yılı geçmişti. 24 yaşındayken iş yerinden bir arkadaşı olan mesut ile ailesinin rızası olmadan gizlice evlenmişlerdi. Yaklaşık dört yıl evli kalmışlar, ama evlilik esnasında yaşadıklarını düşündükleri aşkları her geçen gün sönüp yerini aile içi kavga ve şiddete bırakınca ayrılmak zorunda kalmışlardı. Büyük hayaller ile ailesini karşısında almış, mesut ile birlikte İstanbul’a kaçmıştı.
devamı için görselelre tıklayınız
Mesut ile evliliğinden bir erkek çocuğu olan leyla ayrılma sürecinde yaşadığı bazı ekonomik sorunları sebebiyle de çocuğunun velayetini babasına bırakmak zorunda kalmıştı. Ailesi yaşananları unutmamış ve Leyla’yı hiç affetmemişti. Özellikle en büyük ağabeyi ve babası Leyla’yı evlatlıktan reddettiklerini söyleyip ona karşı tüm kapıları kapatmıştı. Çok nadirde olsa babasından gizlice annesi ile telefonla görüşür, fakat her seferinde annesinin eski deferleri açması sebebiyle kavgalı ayrılırlardı. Ama bunca zorluklara rağmen leyla hiç bir zaman güzelliğini kaybetmemiş, hala çok çekici ve alımlı bayandı. 175 boyunda, görenlerin dönüp tekrar bir daha bakacağı kadar güzel ve dikkat çekiciydi, giyimine ve bakımına çok özen gösterirdi. Sarı saçlarından topuklu ayakkabısına kadar her şeye dikkat ederdi...
Devamı için sonraki sayfaya geçiniz...
Genellikle mini etek giyer, etrafından kendisini süzenlerin olduğunu farkeder ama hiç takılmazdı. Eşinden ayrıldıktan sonda bir firmada yönetici asistanı olarak çalışmaya başlamış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu. Bir yandan çalıştığı işe gidip gelirken, bir yandan da ek işler kovalayarak ekonomik olarak belirli birdüzeye çıkmaya çalışıyordu. Çünkü oğlunun velayetini tekrar alabilmesi için buna ihtiyacı vardı. Gündüzleri asistanlık yapan leyla geceleri ve hafta sonlarında ek iş aramaya başladı. Her zaman hayalinde oğlu ile birlikte güzel bir evde hayatına devam edebilmek vardı. Ta ki o gece yaşananlara kadar..
Devamı için sonraki sayfaya geçiniz...
Leyla eşinden ayrıldıktan sonra ailesinin yanında dönemediği için kenar bir mahallede, küçük bir daireye yerleşmişti. Evden işe işten eve devam eden bir hayatı vardı. Komşuları ile diyaloğu yok denecek kadar azdı. Zaten hayalini kurduğu hayatta burada çok fazla kalmakta yoktu. İyi bir gelir sağladıktan sonra oğlunu da yanına alıp daha güzel bir hayat sürmek onun için tek hedefti. Leyla kendi hayalleri ile işine gidip gelirken etrafında olanlardan, komşuların kendisi hakkında söylediklerinden hiç haberdar değildi. Özellikle bazı günler bir cafede çalışmak için geceleri evegeç gelmesi mahallelinin dilinde farklı söylentilere sebep olmuştu.
Yaşadığı mahallede bazı erkekler sokaktan geçerken leyla’ya laf atmaya, ona farklı gözle bakmaya başlamışlar hatta kendi aralarında Leyla ile alakalı efsaneler uydurmayı bile ihmal etmemişlerdi. Ama bu olayların hiç birinden Leyla’yın haberi bile yoktu. Arasıra sokakta karşılaştığı ve kendisine sarkıntılık yapan erkekleri doğal karşılıyor, yüz vermediğinde peşini bırakacaklarını düşünerek kafasına bile takmıyordu. Ama mahallenin özellikle 35 yaş üstü bazı erkekleri Leyla için ahlaksız kadın yaftasını çoktan yapıştırmışlardı bile. Onlara göre mini etek giyen, gece geç saatte eve gelen, atılan laflara takılmayıp tepki bile vermeyen bir kadın mutlaka gayri meşru işler içinde olan bir kadındı. Aslında Leyla mahallelinin düşündüklerinin aksine namusa önem veren, evlilik dışı hiç bir ilişkisi olmayan, kendisine verdiği önem kadar erkeklerle arasına mesafe koymaya da önem veren namuslu bir kadındı. Hatta bu söylentiler öyle bir hal aldı ki, bir gece mahallenin gençllerinin takıldığı kahvede Leyla üzerine bahis bile oynandı. Namuslu hiç bir insanın olamayacağı kadar aşağılık ifadelerle bir bahis açıldı...
Devamı için sonraki sayfaya geçiniz...
Ahlak yoksunu iki erkek tüm kahveyi de şahit tutarak hangisinin daha önce Leyla’ya sahip olacağı üzerinden bahis yaptılar, kahvede bir çok insan olmasına rağmen bir kişi bile çıkıp bu yaptığınız yanlış bile demezken kahkahalar altında bu hadise gerçekleşti ve bir de kendilerine süre koydular, en geç bir hafta diye de sözleştiler. Leyla etrafında yaşanan bu olaylardan habersiz bir şekilde işine gidip geliyor, hayaline ulaşabilmek için gecesini gündüzüne katıyordu. Mahallenin ahlak yoksunu iki erkeği işi gücü bırakmış Leyla’ya sahip olmanın hesaplarını yaparken bir yandan da Leyla’nın dikkatini çekmeye çalışıyorlardı. Fakat leyla bunları hiç görmedi bile. Erkekler ne yaptılarda Leyla ile bir irtibak kuramadılar, hatta olayı o kadar ileri götürdüler ki bahsi artırdılar. Ama kendilerine koydukları gün hedefi de tükenmek üzereydi, kahvede ki diğer erkekler her ikisi ile de dalga geçmeye başlamışlardı bile. Kahvede oturan diğer erkeklerden bazıları bu iki erkeğe taktikler veriyor, nasıl tavlayacaklarını, ne yapmaları gerektiğini anlatıyorlardı. Öyle ki; konu mahallede ki tüm erkeklerin gündemi olmuştu. O günlerde özellikle akşam saatlerinde kahvenin tek konusu leyla idi. “Bahse ben girseydim şöyle yapardım, ben şimdiye işi bitirmiştim” gibi iğrenç sözler kahvede her daim söylenen sözlerden olmuştu artık. Bazen sınırı o kadar aşıyorlardı ki; ortalık fantazi dünyasına dönüyor, sanki hepsi yeşilçam filmlerinde yaşıyorlardı. Bahse konu olan günün tamamlanmasına bir gün kala iddiaya giren erkeklerden birisi sırıta sırıta kapıdan girdi o iğrenç cümleyi söyledi..
Devamı için sonraki sayfaya geçiniz...
Bahse konu olan günün tamamlanmasına bir gün kala iddiaya giren erkeklerden birisi sırıta sırıta kapıdan girdi o iğrenç cümleyi söyledi. “O iş tamam” Herkes şaşırmıştı, daha düne kadar tek kelime konuşmayı bile başaramadıkları Leyla ile böyle bir şeyi nasıl yapmış olabilirdi ki? Bazıları yalan söylüyorsun diye bastırınca, cebinden bir kadın iç çamaşırı çıkarıp ortaya attı ve alın size ispatı dedi. Bir de üzerine nasıl yaptığını anlattı. Leyla’nın geceleri para karşılığı bir yerlere gittiğini, kendisinin de Leyla’yı bir otele davet edip, para karşılığı böyle bir şey yatığını anlattı. Kahvede ki herkes olaya ikna olmuştu, olay mahallede anında yayıldı. Hatta öyle ki mahallenin kadınları da olayı duymuştu, ama olayın gerçeklikle yakından uzaktan alakası yoktu. İddiayı kaybedeceğini anlayan erkek hem iddiayı kazanmak hem de kahvede erkekliğine laf ettirtmemek için böyle bir yalan uydurmuştu. Mahalle kısa sürede yangın yerine döndü, bazıları iddiaya giren erkeklere ses bile çıkaramazken olaylardan hiç bir şekilde haberi olmayan leyla hakkında ileri geri konuşuyor, mahallenin namus bekçiliğini yapmaya kalkışıyor ve Leyla’nın derhal mahalleden gitmesi gerektiğini söylüyordu. Olay Leyla’nın ev sahibinin kulağına gitti. Ev sahibi hiç bir şekilde leyla ile konuşmadan olaın gerçeklşğini bile araştırmadan bir gece, mahallelinin de desteği ile leyla’yı evinden dışarı attı. Leyla tüm yalvarmalarına ve atılan iftiranın gerçek olmadığını izah etmeye çalışmasına rağmen kimseyi ikna edemedi ve gecenin bir yarısında mahalleden ayrılmak zorunda kaldı. Leyla için artık sığınacak Allah’tan başka kimsesi yoktu. Leyla ayrıldıktan sonra bir kaç gün daha bu olay konuşuldu ve konu kapandı. Fakat kapanmayan bir hesap vardı, iftira atan genç atttığı iftiradan tam 15 gün sonra birgece yarısı sarhoş bir şekilde vine gitmeye çalışırken trafik kazası geçirdi ve iki bacağını kaybetti. Namuslu bir kadına attığı iftiranın bedelini daha bu dünyada ödemeye başlamıştı. Artık ömür boyu iki bacağı olmadan tekerlekli sandalyeye mahkum bir şekilde geçirecekti.