Sevdiğim adamın, çocuğumun babasının, gözlerimin içine bakıp bebeğimizin onun olmadığından şüphe edeceğini asla hayal etmemiştim. Ama işte oradaydım… Bej koltuğumuzda oturmuş, minik oğlumu kucağımda tutarken, kocam ve ailesi üzerime bıçak gibi saplanan suçlamalar savuruyordu.
Her şey bir bakışla başladı. Kayınvalidem Nermin, hastanede Ali’yi ilk gördüğünde yüzünü buruşturdu.
“Bizim aileye benzemiyor,” diye fısıldadı kocam Mert’e, ben uyuyor sanırken.
Duymamış gibi yaptım ama sözleri sezaryen dikişlerimden daha çok acıttı.
Başta Mert bunu önemsemedi. Bebeklerin ne kadar hızlı değiştiğini konuştuk, Ali’nin benim burnumu, Mert’in çenesini aldığını söyleyip güldük. Ama şüphe tohumu çoktan atılmıştı… Nermin ise bu tohumu her fırsatta zehirli şüpheleriyle suluyordu.
“Biliyor musun, Mert’in gözleri bebekken masmaviydi,” dedi hesaplı bir ses tonuyla, Ali’yi ışığa kaldırırken. “Ali’nin gözlerinin bu kadar koyu olması garip değil mi sence?”
Bir gece, Ali üç aylık olduğunda, Mert işten geç geldi. Ben kanepede bebeği emziriyordum; saçlarım dağınıktı, yorgunluk üzerime ağır bir palto gibi çökmüştü. Bana sarılmadı bile. Sadece karşımda durdu, kolları bağlı bir şekilde. Devamını okumak için diğer sayfaya gecebilirisniz.