Ashley (22) etraftaki güzellikleri görmek için arabasıyla gezmeye çıktı. Fotoğraf çekmenin tam zamanı, diye bakınü.
Telefonunu eline aldı, bir selfi çekti ve sosyal medyada paylaştı. Bu fotoğrafın böyle büyük sonuçlara yol açacağı aklının ucundan geçmiyordu ...
İnternete düşen fotoğrafı gören yerel polis memurları, gördüklerine inanamadılar!
Ashley'nin evine göre olduğuna yola yolauldular ...
HABERİN DETAYI GÖRSELE TIKLAYARAK DEVAM EDİN
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,
Kapı zili çaldığında, Ashley, herhangi bir sorun beklentisi içinde olmadan koltuğunda oturuyordu. Ön kapıya doğru ilerlerken evinin pencerelerinden içeri giren polis ışıklarından gözleri kamaştı. Neler oluyordu!?
Kapının koluna uzanırken iki polis memurunun verandada durduklarını fark etti. Yalnız değillerdi. Üniformalı adamların arkasında resmen bir polis arabası ordusu vardı ve hepsinin ışıkları yanıyordu.
"Neler oluyor? Yanlış bir şey mi yaptım?" diye polis memurlarına sordu, Ashley, tamamen şok içinde..
Polisler tek kelime etmeden evin içine daldılar ve sadece birkaç dakika sonra Ashley'nin evi 30'un üzerinde polis memuru tarafından didik didik aranıyordu. O anda Ashley ilk şoku atlattı ve oturma odasında bağırmaya başladı:
"EVİMDE NE İŞİNİZ VAR?!"
Polis memurlarından biri Ashley'e yaklaştı ve iki cinayetle ilgili kanıt arıyor olduklarını söyledi. Hiçbir şeyden haberi olmayan Ashley birdenbire bir numaralı tanık konumuna gelmişti. Başka bir polis memuru Ashley'e koştu ve Ashley'i sabırsız bir şekilde sarstı.
"Telefonun nerede?"
Adam telefondaki fotoğrafları incelemeye başladı ve şüpheli selfiyi gördüğünde irkildi. Yeniden kendini toparladığında ise durumu anlatmaya koyuldu.
Polis, aylardır, tüyler ürpertici bir cinayetin sorumlusu olan bir suçluyu arıyordu ancak hiçbir ipucu bir yere varmamıştı. Ta ki Ashley selfisini İnternette paylaşana kadar.
"Gözlüğündeki yansıma, aradığımız zanlıyı gösteriyor."
Ashley ilk başta hiçbir şey görmedi, ama daha yakından baktığında görmemesi mümkün değildi. Gözlüklerinin camında yaşlı bir adamın yansıması vardı. Ama her şey bundan ibaret değildi...
Şüpheli yalnız değildi çünkü..
Başka bir kurban daha bulacaklar mıydı? "Hemen selfiyi çektiğin yere geri dönmemiz gerekiyor" dedi polis memuru.
Ashley ve polis memuru yolun kenarındaki bir hendeğin yanında durdular. Daha bir önceki hafta sonu burada durduğunda 22 yaşındaki kız için hiçbir şey anlam ifade etmiyordu bu yer.
Çimleri araştırdılar, yolları incelediler ve sayısız fotoğraf çektiler. Ancak iki saatten fazla süren aramalar bittiğinde yaptıkları keşif hiçbir yere varmamıştı. Ta ki, Ashley, kamerasının tuhaf bir nesneyi de çekmiş olduğunu fark edene kadar...
"ORADA! ORMANIN İÇİNDE!"
Ashley'nin kamerası bir pencerenin yansımasını yakalamıştı. Tuhaftı, çünkü bu bölgede hiçbir ev bulunmaması gerekiyordu. Geniş bir doğal koruma alanını kesen bir çevre yolunda duruyorlardı. "Burada karşılaşabileceğiniz tek şey en fazla yolun karşısına geçen bir geyik olabilir" dedi polis memuru.
Ashley'i geriye çekti ve arkasında durmasını söyledi. Yavaş yavaş eve doğru yürüdüler. Buldukları şey, neredeyse tamamen yapraklarla kaplanmış ve çürümekte olan ahşap bir kulübeydi.
Yakın zamanda burada bir şeyler yaşanmış olmalıydı. Kulübenin yanına park edilmiş temiz bir araba duruyordu. Birdenbire memurlardan biri elini kaldırdı.
"Hareket eden bir şey görüyorum..."
Şimdi hepsi görmüştü. Pencerelerden birinin ardında bir şahıs soldan sağa hareket etmişti. Polislerin tahminine göre 60'lı yaşların başında, yabani görünümlü bir adamdı. Oydu işte; aradıkları adam buydu!
Polisler, mümkün olan en sessiz şekilde eve yaklaştılar ve evin dış duvarlarına yaslanarak pozisyon aldılar. Ürkütücü derecede sessizdi. Fırtına öncesi sessizlik denilebilirdi, ama polisler ne yaptıklarını biliyorlardı. Kapının yanında duran polis parmaklarını kaldırdı ve geri sayımı başlattı.
Üç... iki... bir... sıfır...
Kulakları sağır eden bir patlamayla kapıyı kırdılar ve içeri daldılar. Beklenmedik gelişme üzerine kafası karışmış olan ve kolayca yakalayacakları bir suçlu bekliyorlardı, ama gerçek çok farklıydı.
Daha birkaç saniye evvel yaşlı adamın yürüdüğü oturma odası tamamen boştu. Kaynayan suyun sesi ve açık pencereden başka bir şey yoktu. Adam bu pencereden kaçmış olmalıydı. Evin hali, biraz evvel burada birisinin bulunduğu izlenimini veriyordu.
"Bu adam nasıl her seferinde bizi atlatacak kadar zeki olabilir?" Polisler silahlarını kılıflarına henüz koymuşlardı ki Ashley bağırdı:"ORADA! KOŞUYOR! AĞAÇLARIN ARKASINDA!"
Baskın ekibi hemen harekete geçti ve şüphelinin arkasından koştu. Adam yaşlı olabilirdi, ama kesinlikle yavaş değildi. Bunun yanında bu ormanı avcunun içi gibi bildiği kesindi. Ağaçların arasından süzülerek kısa süre içinde gözden kayboldu.
Polis memurları dikkatli olmaları gerektiğini biliyorlardı çünkü ormanın içinde ev yapımı tuzakların olabileceğine eminlerdi.
Polisler, dikkatli bir şekilde, açık bir alanda yeniden bir araya geldikten hemen sonra bir ağacın arkasından gelen yüksek bir çığlık duydular...
Polis memurları pür dikkat kesilerek sesin kaynağına koştular ve görecekleri şeyin, bütün bu karmaşa içinde karşılaşmaktan korktukları şey olmadığını umdular. Ama şans onlardan yana değildi. Polis memurlarından birinin bacağı devasa bir ayı kapanına takılmıştı.
"Devam etmek zorundayız! Bu sefer elimizden kaçıramayız!" diye bağırdı yararlı adam.
Bu, diğer polis memurlarını şaşırtsa da onu anladılar. Hemen ambulans çağırdılar ve ormanın derinliklerine daldılar. Doğru bir karar vermişlerdi...
Çünkü yaklaşık beş dakika kadar sonra şüpheliyi eski bir ahırın içinde gördüler...
Şüpheli adamın, polislerin bu kadar hızlı olacağını beklemediği belliydi çünkü hâlâ çantasını toplamakla meşguldü. Bu sefer hiçbir harekette bulunmadı çünkü polisler onu doğrudan ele geçirdiler. Kısa bir mücadelenin ardından adamın bileklerine kelepçeler takılmış, götürülmekteydi.
Ahır dışarıdan masum bir baraka gibi görünüyordu; ama bu yer, adamın tüm çılgınca fikirlerini sakladığı yerdi. Duvarlar, dehşet verici suçların başlıklarını içeren gazete kupürleriyle doluydu. Bunun dışında, polisler, bir dolap dolusu silah buldular.
"Benimle merkeze gelir misin?" diye sordu memurlardan biri Ashley'e...
Ashley onlarla birlikte emniyet merkezine gitti. Olan bitenlerden sonra hâlâ şaşkındı ve titriyordu. Daha birkaç gün önce keyifli bir yolculuk sırasında masumca fotoğraflar çekmişti, şimdi ise kendini burada bulmuştu. Tüm bunlar Ashley'nin kaldıramayacağı kadar yoğundu ve ağlamaya başladı.
Sıcak bir el omzuna dokundu. Günün erken saatlerinde evini basan polisti bu. "Bize ne kadar yardımının dokunmuş olduğunu bilemezsin. Sen olmasan bu korkunç adam hâlâ serbest olacaktı."
Polis, Ashley'e, yaptığı yardımların unutulmayacağını söyledi. Suçlu yakalanmıştı ve tüm bu soruşturma Ashley için de olumlu bitecekti..
Ve Ashley'nin beklediğinden çok daha kısa bir süre içinde gerçeğe dönüştü. Bir aydan daha kısa bir süre içinde, Ashley evinin koltuğunda sessizce otururken, kapının paspasına bir mektup bırakıldı. Üzerinde başkanlık forsu bulunan, ağır bir mektuptu bu. "İçinde ne olabilir ki?"
Ashley mektubu açtı ve içindekilere göz gezdirdi. Bir onur madalyası ve başkan tarafından yazılmış bir mektup eline düştü. "Üstün cesaretin ve ülkeye yardım ettiğin için teşekkürler."
Ashley o güneşli günü ve arabasıyla çıktığı gezintiyi düşündü. Ve bir de o güzel yolculuğun fotoğraflarını çektiğini.
Nasıl bir ay olmuştu böyle!