Kendini dine veren Yaşar Alptekin’in son halini gören tanıyamıyor vasiyetini açıkladı

1980’li yılların ünlü mankeni ve oyuncusu Yaşar Alptekin vasiyetini açıkladı. Kendini dine veren Yaşar Alptekin’in son hali ise görenleri şaşırttı.

80’li yılların başında profesyonel olarak dans eden ve ödülleri bulunan Yaşar Alptekin, o dönemki sevgilisinin ısrarlı çabaları sonucunda mankenlik ajansına kayıt oldu. 1985 yılında ise ‘Fotoroman Kralı’ seçildi. Kısa süre içerisinde podyumların ve yapımcıların gözde ismi haline geldi. 60’a yakın filmde ve pek çok dizide boy gösterdi.

Yasemin Evcim ile rol aldığı ‘Lambada’ filmiyle akıllara kazındı. Şöhret ona çok hızlı bir hayat yaşattı. Yaklaşık 20 yıl önce ise radikal bir kararla bambaşka bir yaşam sürmeye başladı. Ailesi onu psikoloğa bile götürmek istedi. Kimi ‘Meczup’, kimi de ‘deli’ dedi. O ise, bataklıktan kurtulduğunu söylüyor.
Yaşar Bey öncelikle nasılsınız?

Şükürler olsun çok iyiyim. 60 yaşımın güzelliğini yaşıyorum.

Hala çok fitsiniz bunun sırrı ne?

Günde 5 vakit spor (Namaz kılıyorum), 12 ayda 1 ay diyet yapıyorum (Oruç tutuyorum). Gece hayatım (Teheccüd namazı) ve bir de sevgilim var (Allahım).
Ekranlardan uzaksınız. Neler yapıyorsunuz bu dönemde?

‘Paylaş, sevindir’ diye bir yardım kuruluşumuz var. Suriye’ye, Afrika’ya yardımlar götürüyoruz. Oradaki yetim çocukların ihtiyaçlarını karşılıyoruz. İstanbul’un çeşitli bölgelerinde de yardıma muhtaç ailelere destek olmaya çalışıyoruz. Hayatımın bundan sonrasının ve Allah’ın bana vermiş olduğu mal, mülk ve şöhretin zekatını ödüyorum.
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

Emekli maaşım var, yetiyor. Evim kira değil. Zaten çok paraya da ihtiyacım yok. Eskiden beş, şimdi ise bir kazanıyorum. Beş kazanırken yetmiyordu para, şimdi bir kazandığım yetiyor. İnsanın geliri artıkça gideri de artıyor. Eskisi gibi para harcamıyoruz. Sakin bir hayatım var.
Televizyonların ve podyumların aranılan ismiydiniz? O dönem iyi paralar kazandınız mı?

Son yıllarda bir reklam filminden 2.5 milyon TL alanları duyuyoruz. Ben bu paralara 50 film çekiyordum. Öyle bir para görmedik. Bizden öncekilere göre biz iyiydik, bizden sonrakiler de bizden daha iyi paralar kazandı.
Hiç yatırım yapmadınız mı?

O dönemlere ait hiçbir yatırımım yok. Acayip para harcıyordum. İstanbul’dan Tekirdağ’a taksiyle gidiyordum. Taksicilere, otel parası da verip, ‘Bir gece otelde kal yarın boş dönme, beraber İstanbul’a döneriz’ diyordum. Yurt dışına defileye giderken yanıma bavul almazdım, her şeyimi oradan alır gelirdim. Eşek gibi çalıştım, aslanlar gibi yedim.
Profesyonel bir dansçıydınız? Lambada filminiz akıllara kazındı. Dansta hala iddialı mısınız?

Trakyalıyım. Kapı gıcırtısına bile oynarız biz. 1980-1981 yıllarında dans birinciliklerim var. Tek başına dans edilmiyor. 7-8 senedir evimin alt katında bir dans odası var. 3-4 kez dans ettim ama tek başına olmuyor. Birilerinin seni seyretmesi lazım, daha motive oluyorsun.
Radikal bir değişim gerçirdiniz…

Karpuzu keserken, ‘tırak’ diye bir sesle bir anda ikiye ayrılır ya, aynı o şekilde. Önceki ve şu dönemki hayatımın ayrımını böyle tasvir edebilirim. ‘Allah ol dedi’ ve oldum. Bir gün televizyonu açtım, görüntüden önce ses geldi: ‘Ünlü iş adamlarımızdan Sakıp Sabancı, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Cenaze öğlen saatinde Fatih Camii’nden kaldıralacaktır.’ Bunu duydum, ‘ben bu cenazeye gideceğim’ dedim. Ne abdest almayı, ne namaz kılmayı ne de Fatih Camii’nin nerede olduğunu biliyorum. Bırak ailemi sülalemde namaz kılan yok. İlk namaza başladığımda beni psikoloğa götürdüler.
Nasıl yani?

Şalvar ve cübbe giyince ailem şaşırdı. Annem, ‘Seni kandırdılar, İran’a canlı bomba olarak yollayacaklar’ dedi.
eki ya sonra?

Annem ve babam alıştı bana. Hatta onları Umre’ye götürdüm.
Ardından neler oldu?

Biz hep bardağı taşıran son damlayı görürüz. Halbuki o damlayı taşıran başka damlalar vardır. ‘Yaşama amacım ne?’, ‘Cennet, cehennem var mı?’ diye sorgulamaya başladım. Edouard Schure’un Dinler Tarihi diye bir kitabı vardı. Bütün dini inançları okudum. Sanırım Rabbim de bu arayışımı gördü. “Bu kulum beni arıyor ama başka yerlerde arıyor” demiş sanki. Sakıp Sabancı’nın cenazesi ise vesile oldu.
Cenaze törenine ne oldu ki?

Kimi insanlar saatine bakıyordu ‘bitse de gitsek’ gibi. Kimi insanlar kartvizit alışverişi yapıyordu. Ünlüler ile fotoğraf çektirmek isteyenler vardı. Orada bir ölü vardı, ama bazı insanların telaşı beni şaşırttı. Düşünsenize o kadar zengin bir insan. Sadece kefeni var, cebi de yok. Sonra namaz kılmak istedim. Yanımdaki arkadaşım ‘dalga geçiyorsun’ dedi. O akşam namaz kılmasını öğrendim.

Peki ya kızınız ne dedi?

Kızım benden utanıyordu. Uzun bir süre arkadaşlarıyla tanıştırmadı. Kızımın arkadaşlarının çoğu, benim kızım olduğunu bilmez. Bir süre sonra tabi o da alıştı.
Kızınız neler yapıyor?

İTÜ’den mezun oldu, yüksek lisans da yaptı. Yönetmen ve kurgucu oldu. Altın Portakal ve Altın Koza Film Festivalleri’nden 17 tane ödülü var. Nasipse kızımı da ilkbaharda evlendireceğiz, geçtiğimiz günlerde istemeye geldiler. Müstakbel eşi de görüntü yönetmeni.

Bugüne bakınca geçmişinizden pişman oluyor musunuz?

Bugünkü aklım olsaydı dün yaptıklarımı yapmazdım, ama dün yaptıklarımı yapmasaydım bugünkü aklım olmazdı. Hiçbir şeyden pişman değilim. Yaptığım her şey bana olgunluk kattı.

Bu kadar büyük değişim sizi de şaşırtıyor mu?

Benim hakkımda konuşan insanlara hakkımı helal ediyorum. Kendime bakınca ben de ‘böyle bir adam, nasıl böyle biri oldu’ diyorum.
Oyuncu ya da manken arkadaşlarınız ne dedi?

Ben gemileri yaktım. O dönem telefon defterimi yırttım, attım. Bir de hattımı değiştirdim. Ne ben oraya tekrar dönüş yapayım, ne de onlar bana ulaşssın diye.

Sonrasında arayanlar oldu mu?

İsmet Özhan, Atilla Saral, Yusuf Azuz ve Engin Koç ile zaman zaman konuştuk. Sağ olsunlar aradılar.

Şalvar ve cübbe giymiyorsunuz artık…

Eskiden şalvarla sarıkla gezen insanları kınardım. Altı ayda bir Umre’ye gidenlere de ‘ticarete mi gidiyorsunuz?’ diye tepki gösterirdim. Şimdi ise ben de altı ayda bir Umre’ye gidiyorum. İnsan cidden kınadığını yaşamadan ölmüyor! Şalvar ile cübbeyle dolaştım bir süre. Sonra şalvar ve cübbeyi çıkarınca bu kez de ‘dinden çıktı’ dediler. Ne yapsam olay oluyor. Demokrasiden bahsederken, insanların hayatlarına karışmamak lazım. Ben böyle mutluyum. Evet şalvarla dolaşıyordum ama şimdi giymiyorum. İnsanın ruh halinde de mevsimler vardır.

Çok tepki çekmiştiniz bir dönem…

Benim için ‘yeşil sermayenin’, ‘iktidarın peşinde’ dediler. Zaman en güzel savunucudur, bakın 17 yıl geçti aradan bir şey oldu mu?

İki yıl önce eşinizi (Nilgün Altınyayla) kaybettiniz.

Evet, 21 yıl sonra yeniden evlenmiştik. Ama kanser nedeniyle aramızdan ayrıldı. En azından son iki yılında onu mutlu ettim. Elimdem ne geliyorsa yaptım.

Tekrardan evlenmek ister misiniz?

Evlenmeyi düşünüyorum. Tek mermim kaldı. İyi kullanmam lazım. Ömrüm kısaldı. Tekrar evlen-boşan yapamam.

Eş için kriteriniz var mı?

Bunun hesabı kitabı olmaz. Hayırlısı kim ise o olsun.

“Sokakta sigara içen kadın ucuzdur” sözleriniz çok tepki çekti…

Dediğim cümle şu: Allah kadını asil ve zarif yaratmıştır. Asil ve zarif bir kadına yolda sigara içmek fotoğrafı ‘ucuzlatıyor’ dedim. Sinema ağzıdır bu; Ucuz oynadın, ucuz rol deriz. Sigara içmek kadını ucuzlatıyor demedim. Eğer böyle bir şey dediysem Allah canımı alsın! Benim annem de sigara içiyordu.

Dizi ve film teklifi geliyor mu?

Ben Hacca gittikten sonra insanlar, sanki elimi ayağımı her şeyden çekmişin gibi yorumlarda bulunuyorlar. İnsanlarda böyle bir algı oluştu ama öyle değil. Şu an için gelen bir teklif yok ama gelse düşünürüm.

Vasiyetiniz var mı?

Ben öldükten sonra anne ve babamın yanına, Tekirdağ Eriklice Köyü’ndeki aile mezarlığına gömsünler. Eşimin mezarlığı İstanbul’da ama en azından bana gelenler anne ve babama da dua eder. Vasiyetnamemi yazdım. Satılmasını istemediğim şeyleri ve bağış yapılması gerekenleri söyledim. Kızım, ‘Baba yapma kötü oluyorum’ diyor ama ne zaman bu dünyadan ayrılacağımız belli değil.

Bunlar da İlginizi Çekebilir