O an var ya, odanın içi sanki taş kesildi. Kaynana Sultan’ın yüzü kıpkırmızı, görümce Emine’nin kahkahası boğazında kaldı. Ben nefes bile alamıyordum. Damat, gözleri çakmak çakmak, kapının eşiğinde durdu.

— “Ana! Emine! Ne laflar edersiniz siz?!” diye gürledi.

Kaynana Sultan ne yapacağını şaşırdı, hemen yüzünü güldürüp tatlı bir sesle:
— “A oğlum, sen mi geldin? Biz şakalaşıyorduk gelinle, şaka şaka…” dedi.

Ama damadım öyle bir bakış attı ki, Sultan’ın dili tutuldu.
— “Benim kulağım şaka kaldırmaz ana! Daha düğün günü, daha gelinimin duvağı kurumadan, nasıl tehdit edersin?!”


Benim gözlerim doldu. İlk defa biri, hele ki kocam, benim için böyle haykırıyordu.

Emine de araya girdi:
— “Abi, sen yanlış anladın. Biz sadece… şey…”

Damadım yumruğunu kapıya vurdu, tahta zangır zangır sallandı.
— “Kes sesini Emine! Ben yıllardır sizin huyunuzu bilirim ama susardım. Bugün gelinime ettiklerinizi gözümle gördüm, kulağımla duydum. Bir daha bu evde ona kimse yan gözle bakmayacak!”

Sultan kadın titredi, ama kolay kolay pes etmezdi. Yine diklendi:
— “Sen de karı sözüne bakıp anana mı karşı geliyorsun ha?”

Ama damadım bu sefer öyle bir söz etti ki, odadaki herkes sustu:
— “Benim anam bana can verdi, başımın tacıdır. Ama eşim de Allah’ın emanetidir, benim namusumdur. İkinize de sözüm olsun, kim gelinime kötülük ederse karşısında beni bulur!”

Bunlar da İlginizi Çekebilir