Evin içinde sessizlik hakimdi. Eşimin arkadaşı Ceylan’ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu, söyledikleri kafamda yankılanıyordu: “Keşke senin gibi bir eşim olsaydı.” O an ne yapacağımı bilemedim, ortada kalmıştım. İçimde bir vicdan muhasebesi başladı; eşime olan sadakatimle Ceylan’ın acısına karşı duyduğum merhamet arasında sıkışmış gibiydim. Sonra Ceylan bana döndü, gözlerindeki hüzün yerini bir başka ifadeye bırakmıştı.

“Senden bir şey isteyeceğim,” dedi, sesi titriyordu. “Ama bu sadece aramızda kalacak. Söz ver, kimseye söylemeyeceksin.”

Bana doğru bir adım attı, o an kalbim hızla atmaya başladı. İçimde bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum ama yine de onun söylediklerini merak ediyordum. “Tamam,” dedim, ne istediğini bilmeden. Söz vermek o kadar da zor gelmedi o anda, çünkü ne söyleyeceğini bilmiyordum. Ancak içimde bir huzursuzluk vardı.

“Sana ihtiyacım var,” dedi. Bir an duraksadım. “Beni yalnız bırakma. Bu evde, bu durumda, senin varlığın bana iyi geliyor.”

Bunlar da İlginizi Çekebilir