Evlenmek istedim onunla fakat Herkes karşı çıktı bana… Kardeşlerim, akrabalarım, hatta köyün ileri gelenleri bile. “Olmaz,” dediler. “Onunla evlenme, sana göre değil o kız,” dediler. Anam, gözlerimin içine dikildi, titreyen sesiyle: “Eğer o kızla nikâh kıyarsan, hakkımı helal etmem!” dedi. Ama en serti… babamın sözleriydi. “Senin yolunla, o kızın yolu bir olmaz oğlum. Bizim kapımıza gelin diye girerse, huzurumuz kaçar!” dedi. Ben ise gözümü karartmıştım. Kalbim aklımın önüne geçti. Kör bir aşkla bağlandım ona. Ne söz dinledim, ne öğüt… Ve herkese rağmen evlendim. Aradan biraz vakit geçti. Ailem, istemeye istemeye de olsa, mecburen kabullendi eşimi. Bir hafta sonu davet ettim onları yemeğe. Kapımızdan içeri girdiler. Eşim, annemin elini öptü. Ama babamın elini… yalnızca uzaktan selamladı. İçim burkuldu. Hem üzüldüm, hem de gizliden gizliye öfkelendim. Ama tek kelime etmedim. Birkaç gün sonra babam aradı. “Oğlum, çıkın gelin, çay demledim,” dedi. Yorgundum. “Sabah iş var baba,” dedim. Ama ısrar etti. Eşim kulağıma eğilip, “Hadi gidelim, kırılmasın baban,” dedi. Kabul ettim. Gittik, fazla oturmadık, döndük. Eve girdiğimizde eşim kanepede oturuyordu. Telefonu elinde, mesaj yazıyordu. Benim geldiğimi fark etmedi. Yanına yaklaştım. Ekranda babamın ismini gördüm. “Ne yazıyorsun?” diye sordum. Bir an irkildi. Yüzü bir anda bembeyaz kesildi, ardından kıpkırmızı oldu. “Şey… annen için hediye alacaktım da… babana annenin bedenini sordum canım,” dedi. Ama sesi titriyordu, gözleri kaçıyordu. Telefonu bana vermemek için adeta eline yapıştırmış gibiydi. İçime kurt düştü. Aklımın içinde türlü ihtimaller… Ama en kötüsünü düşünmeye cesaretim yoktu. Ayağa kalktım. “Midem kötü,” dedim. “Bir soda alıp geleyim.” Arabaya bindim, doğruca ailemin evine sürdüm. Kapıyı açtılar, şaşkın gözlerle baktılar bana. “Hayırdır oğlum, ne oldu bu saatte?” dedi babam. “Bir şey yok,” dedim. “Arkadaşın iş yerine uğrayacaktım. Telefonumu evde unutmuşum da, burdan bir arama yapayım.” Sonra… gözüm kaydı. Tekli koltuğun kenarında duran babamın telefonu. Elim titreyerek aldım. Ekranı açtım, mesajlara girdim. Ve orada… en üstte duran mesaj… eşimden gelmişti. Okudukça kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Dizlerimin bağı çözüldü… Devamını okumak için diğer sayfaya geçiniz..
Herkes karşı çıktı bana… “Olmaz!” dediler. “Kılık kıyafeti bize uymaz, huyunu suyunu bilmeyiz,” dediler. Anam gözyaşlarıyla, “Eğer o kızla evlenirsen hakkımı helal etmem,” dedi. Ama en çok karşı çıkan… babamdı. Ben ise gözü kara bir aşıktım. Ne söz dinledim, ne öğüt. Kalbimden başka kimseyi duymadım, ve herkese rağmen evlendim onunla. Aradan zaman geçti, ailem istemeye istemeye de olsa kabullendi eşimi. Bir hafta sonu annemle babamı yemeğe çağırdım. Eşim annemin elini öptü, ama babamın elini yalnızca başıyla selamladı. İçime ince bir sızı düştü. Hem üzüldüm, hem kızdım. Ama yine de sustum. Birkaç gün sonra babam aradı: “Oğlum, çık gelin, çay demledim,” dedi. “Baba, sabah iş var, çok yorgunum,” desem de ısrar etti. Eşim kulağıma eğilip, “Hadi gidelim, kırılmasın baban,” dedi. Peki dedim, gittik. Çok kalmadık, döndük. Eve geldiğimizde eşim kanepede oturuyordu. Telefon elindeydi, benim geldiğimi fark etmedi.
Yanına yaklaştım, ekranda babamın adı yazıyordu. “Ne yapıyorsun?” dedim. Bir an irkildi, yüzü kızardı. “Şey… annen için bir hediye alacaktım da… babana bedenini sordum canım,” dedi. Ama sesi titriyordu, belli ki bir şey saklıyordu. Şüpheyle kıvrandım. Bir bahane uydurup evden çıktım, arabayla doğruca ailemin evine gittim. “Telefonumu evde unutmuşum, buradan bir arama yapayım,” dedim. Ve tekli koltuğun kenarında duran babamın telefonunu elime aldım. Mesajlara girdim. Ve orada, en üstte duran mesaj… eşimden gelmişti. “Kayınpederim, lütfen bana yardım edin. Ona doğum günü sürprizi yapmak istiyorum. Ama sakın söylemeyin.” Bir anda içime ferahlık indi. Meğer günlerdir kafamda büyüttüğüm şey, basit bir sırrın ta kendisiymiş. Babamın telefonunu masaya bırakırken dudaklarımda buruk bir gülümseme vardı. “Ben de ne sandım…” diye geçirdim içimden.