Komşuların bazen en iyi dost, bazen de en büyük düşman olabileceği söylenir. Benim komşumun ikisi birden olabileceğini hiç düşünmemiştim. Basit bir iyilik olarak başlayan şey, sonunda büyük bir tartışmaya ve beklenmedik bir intikama dönüştü.
Ben Leyla, 48 yaşındayım. İki çocuğuma tek başıma bakıyorum. Kocam Kerem, altı yıl önce “kendimi bulmam lazım” diyerek bizi terk etti ve bir daha geri dönmedi. O günden beri hem ergenlik çağındaki oğlum Yusuf’a hem de hâlâ çocuk saflığı taşıyan kızım İpek’e tek başıma bakıyorum. Uzaktan çalıştığım çağrı merkezi işi faturaları ancak karşılıyor. Bu yüzden kazandığım her kuruş çok değerli.
Tam o dönem, otuzlu yaşlarında olan yeni komşum Sema kapımı çaldı. Yorgun görünüyordu ve bana yalvarır gibi söyledi:
— “Leyla, dün gece büyük bir parti verdim. Sabah işe gitmem lazım ama evim berbat halde. Temizlememe yardım eder misin? Sana 200 lira veririm.”
Tereddüt ettim ama bu para benim için önemliydi. Kabul ettim.
Evinin kapısından içeri girince kendimi bir savaş alanında buldum. Her yerde şişeler, tabaklar, yapış yapış halılar, dökülmüş yiyecekler… Kısacası tam bir dağınıklık. İki gün boyunca durmadan temizledim. Sırtım ağrıdı, ellerim yoruldu ama söz verdiği parayı alacağımı düşünerek dayanıyordum.
İş bittiğinde evi tertemiz yaptım. Parasını almak için kapısını çaldım. Sema soğuk bir yüzle bana baktı:
— “Ne ödemesi? Neden bahsediyorsun?”
Şaşkınlıkla, “200 lira. Anlaşmamız böyleydi,” dedim.
Omuz silkti.
— “Ben öyle bir şey demedim. Yanlış anlamışsındır.”
Sonra hiçbir şey olmamış gibi arabasına binip gitti ve beni kapıda çaresiz bıraktı.
İki günlük emeğim bir anda yok sayılmıştı. İçime inanılmaz bir öfke doldu. Bu kadar kolay kandırılmayı kabul etmiyordum. Kendi kendime,
“Tamam Leyla, sakin ol ve düşün,” dedim.
Sema’nın evine baktım ve aklımda bir plan geldi bunu yanına bırakamazdım
D’evamı sıonrakı sayfadadır…
Sonuçta, bu olay sadece bir para meselesi değildi; bu, sınırların, saygının ve güvenin ihlaliydi. Gözlerimdeki kararlılık, herkesin kendi sözlerine sadık kalması gerektiğini gösteriyordu. Komşuma vermek istediğim ders, onun sadece bir borcu değil, aynı zamanda bir insanın değerini anlaması gerektiğiydi. Belki de insanlar, verilen emeğin ardındaki gerçek değeri unuttukları için birbirlerine saygısızlık ediyorlar. Sonuç olarak, ilişkilerdeki bu dengesizlik, insanları yalnızlaştıran bir kargaşaya dönüşebilir
. Onunla olan bu durum, beni hem bir öğretici hem de bir hatırlatıcı haline getirdi, çünkü hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Umuyorum ki, bu deneyim onun için bir uyanış olur ve gelecekte daha adil bir yaklaşım benimser. Unutmayalım ki, gerçek dostluk ve komşuluk, karşılıklı saygı ve anlayışla mümkündür.