Sıra ne zaman gelir
Adam en yoğun saatte berbere girip sorar. – “Ne zaman bana sıra gelir?” Berber: – “Iki saat sonra, ” der. Adam çıkar gider. Üç gün sonra aynı adam berbere girip sorar: – “Ne zaman bana sıra gelir?” Berber: – “Bir buçuk saat kadar, ” der. Adam çıkar gider. Bir hafta sonra yine aynı manzara: – “Ne zaman bana sıra gelir?” Berber:
Adam en yoğun saatte berbere girip sorar.
– “Ne zaman bana sıra gelir?”
Berber:
devamı için görsellere tıklayınız
“Iki saat sonra, ” der.
Adam çıkar gider.
Üç gün sonra aynı adam berbere girip sorar:
– “Ne zaman bana sıra gelir?”
Berber:
– “Bir buçuk saat kadar, ” der.
Adam çıkar gider.
Bir hafta sonra yine aynı manzara:
– “Ne zaman bana sıra gelir?”
Berber:
-“En az bir saat.”
Adam çıkar gider.
Son seferinde berber dayanamaz. Adamın ardından çırağını gönderir:
– “Bak bakalım bu herif nereye gidiyor?”
Bir süre sonra çırak döner:
“Adamı izledim usta.”
Berber merakla sorar:
– “Ee, nereye gidiyor buradan çıkınca?”
Çırak cevap verir:
– “Sizin eve usta!” H-ırsız bu galiba:))
Eve Gitme Zamanı
Bir işadamı bara girer, oturur ve bir duble içecek sipariş eder. İçkisini bitirdikten sonra, gömleğinin cebine bir göz atar, ardından barmene bir duble içki daha hazırlamasını söyler. Bunu da bitirince, yine gömleğinin cebine bir göz atar, sonra barmene dönüp bir duble daha içki siparişi verir. Barmen;
- Bakın bayım, size bütün gece içecek verebilirim. Fakat, bardağı her doldurmamı istediğinizde, neden önce gömleğinizin cebine bakıyorsunuz? diye sorar. Adam cevap verir;
- Karımın fotoğrafına bakıyorum. Ne zaman gözüme güzel gözükürse, işte o zaman eve gitme zamanı gelmiş demektir.
Sana Yok
Adamın biri bara girmiş.
- Garson, herkese içki ver kendine de al demiş. İçkiler içilmiş garson hesap için gelince adam:
- Para yok demiş. Tabi garson bunu bir güzel dövüp dışarı atmış. Diğer akşam tekrar gelmiş ve yine garson herkese içki kendine de al demiş ve sonuçta parası olmadığı için yine dayak yemiş ve gitmiş. Bu üç akşam böyle devam etmiş. Dördüncü gün yine gelmiş ve şöyle demiş;
- Garson herkese benden içki, fakat bu sefer sen içme, içince sapıtıyor, sonra da kavga çıkarıyorsun..
Adam birisi geç saatte zil zurna sarhoş eve gelmiş. Karısı uyuyormuş. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra karısının yanına gelmiş ve kadını
uyandırmış.
– Karıcığım
– Ne var?
– Sen ne mükemmel bir kadınsın be, bir tanesin.
– Ne oldu gene?
– Ne olacak tuvaletimize o otomatik lambayı ne zaman taktırdın?
Harika olmuş.
– Ne diyorsun sen ne lambası?
– Valla ne bileyim hayatım, tuvaletin kapısını açınca ışık yanıyor kapatınca sönüyor.
Bunu duyan kadın öfkeyle yerinden fırlamış:
– Allah belanı versin, pis sarhoş yine mi buzdolabına işedin!
Sarhoş adam sabaha doğru evine gelmiş, eşi başlamış doğal olarak sorular sormaya;
- Dün gece neredeydin Süpermen?
- Müşterileri yemeğe çıkardım patronla,
- Peki daha sonra ne yaptınız Süpermen?
- Bir bara götürdük striptiz kulübüne,
- Sen ne yaptın orada Süpermen? demiş eşi.
- Hiç sadece bir bira içtim ve patronla müşterileri otele bıraktık demiş adam ve ardından sormuş.
- Neden bana Süpermen diyorsun geldiğimden beri acaba?
Eşi cevaplamış;
- Sadece Süpermen külotunu pantolonunun üstüne giyiyor da ondan sordum
Adamın biri her gün akşam meyhaneye gelip, sarhoş olana kadar içki içiyor hesabını ödeyip
– Ah şu flüt, deyip öyle gidiyormuş.
Bu durum aylarca aynı şekilde devam etmiş. Meyhanenin sahibi artık dayanamamış, Bir gün adamdan müsaade isteyip masasına oturmuş.
– Özür dilerim beyefendi, rahatsız etmek istemem ama merakımı hoş görün size bir şey sormak istiyorum.
– Buyurun sorun.
– Meyhanemize aylardır istinasız her akşam geliyorsunuz, mekan sahibi olarak teşekkür ederim iyi bir müşterisiniz. Fakat neden her akşam hesabı ödeyip giderken ‘Ah şu flüt’ diyorsunuz, çok merak ettim...
Deyince adam derin bir ahhhhhh ahh... çekmiş ve anlatmaya başlamış.
– Bundan seneler önce bizim orkestramız vardı, bende bu orkestranın flütçüsüydüm. Bir konser vermek için bir ülkeye gittik. Konserimizi çok beğendiler, alkışladılar, çiçek attılar, oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine altın doldurdular. Benimki ufacık bir flüt içine hiçbir şey sığmadı, davulcu filan herkes köşeyi döndü, hepsi de orkestrayı bıraktılar. Ben bağrıma taş bastım hiç bir şey söylemedim, paradan daha önemli şeyler vardı çünkü, yeni bir orkestra kurdum, yetiştirdim ve konser vermek için başka bir ülkeye gittik, orada da konserimizi çok beğendiler, elleri şişene kadar alkışladılar oda yetmedi herkesin müzik aletinin içine değerli taşlar, paralar doldurdular benimkisi ufacık bir flüt yine hiç bir şey sığmadı. Yine sesimi çıkarmadım bağrıma taş bastım. Neyse yeni bir orkestra daha kurdum eğittim ve konser için başka bir ülkeye gittik. O ülkenin müzik tarzı çok farklıymış. Konserimizi hiç beğenmediler. Yuhaladılar, çürük domates attılar, bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de sahneyi işgal edip müzik aletini bilmem nerelerimize ittirmeye çalıştılar...
Konuşmasını kesip kısa bir sessizlikten sonra,
- Arkadaş, yine ben şanssızdım...