Sonunda, kasap, kadının her gün getirdiği etlerle donatılmış o kahverengi kapının önünde durduğunda, içindeki merak ve endişe bir arada çarpıyordu. Kapıyı tıkladığında, içeriden gelen sesler, yürek burkan bir hikayenin işaretlerini taşıyordu. Kadın, her gün bu etleri, terkedilmiş evde yaşamaya çalışan bir grup aç çocuk için alıyordu. Onlara sadece fiziksel değil, duygusal bir destek sağlıyordu; etler, onların hayatında bir umut ışığı olmuştu. Bu durum, kasaba geri döndüğünde, onu derinden etkiledi. İnsanların çoğu, yaşlı kadının alışkanlığına yüzeysel bakarken, arkasında yatan derin hikaye, başkalarına hayat verme isteğiydi. Kadının yaşamı, sadece et almakla sınırlı değildi; o, hayatın zorluklarıyla başa çıkabilecek cesarette, başkalarına umut olmanın yollarını arıyordu. Bu buluşma, kasabın gözünde, yaşamın anlamını yeniden tanımlamıştı.