Emekli olmadan evimi arabamı da almıştım..Dört çocuğum var, onları da evermiştim" Anlatırken gözleri yerde kendi ayakta... Bir ben, bir hanım, bir tas çorba, bir tas yoğurt, biraz turşu.. Gahersiz (kahırsız) ayağımızı uzatıp yaşardık.. Ama daha ne yaşımız var ne yasımız çok şükür. Hanım gezelim ne işimiz var der, Yok dedim.. Paramız var yahu elimiz ayağımız tutuyorken şu kaplıcalara gidelim der, yok derdim.. Şöyle bir yürüyelim der, Yok derdim. Beş lira harçlık ister, iki lira verirdim.. Neden bilmem onun istediği kanalı bile açmazdım. Son beş altı senedir de onunla uyumazdım.. Telefonla konuşsa uzatma kapat, Bir komşuya hamur pişirip vermek istese tantana çıkarırdım..
devamı için görselelre tıklayarak ilerleyiniz
Ve güya hanımım CAN yoldaşımdı.. O bana CAN yoldaşıydı ama meğer ben değilmişim. Bir sabah uyandım yok.. Yastığının altında çorapları, tulbenti var, ayaklarını sildiği havlusu bile ıslak ama o yok. Kıldığı son vakit namazı sabah namazıydı öğlen namazından sonra topraktaydı benim hanım.
Evim, arabam, elimde TV kumandam, cebimde param... Her şeyim bana kaldı... O gitti... Yalnız kaldım.. Onun tüm istedikleri imkan dahilindeydi.. Ama ben istemedim.. Sağlığım param gücüm kuvvetim ve karım varken ben hiçbiri için yoktum. Şimdi karım gitti ama ben hepsi ile var iken yok oldum.. Şimdiki aklım olsaydı cümlesi bir geç kalınmışlık çığlığı.. Şimdiki aklınızı, vicdanınızı can yoldaşlarınızdan esirgemeyin. Evlatlarınız ne görecekse sizin kapınızda görsün.. Dünyada misafiriz.. Kim kimden önce gider belli değil.. Eşlerinize güddüğünüz inat sizin vicdanınızda taş olur, onun başucuna dikilmiş taşa bakar kalırsınız...