Peki o zaman polis neden çağrılmıştı?
Bu kez doktor ciddi ama sakin bir ifadeyle açıkladı:
“Böyle durumlarda — özellikle de çocukların üzerinde böcek ısırığına benzeyen belirtiler varsa — güvenlik protokolü gereği aile dışı bir temas olup olmadığını teyit ederiz. Bazen çocuklar oyun oynarken arkadaşlarıyla şakalaşır, bir şeylere dokunur, farkında olmadan cilt reaksiyonuna neden olur. Polis sadece standart bir prosedür uygulayacak. Endişe edilecek bir durum görünmüyor.”
Yani mesele tıbbi değil, rutin bir bildirimdi. İçimde kocaman bir rahatlama hissettim.
Ali’nin yaraları temizlendi, özel bir krem verildi ve birkaç gün içinde tamamen düzelmeye başlayacağı söylendi. Oğlumun yüzünde yavaş yavaş rahatlamış bir tebessüm belirdi.
Hastaneden çıkarken elini tuttum.
“Bir daha başın kaşınırsa hemen bana söyle,” dedim.
Güldü. “Tamam anne.”
Eve dönerken o an fark ettim:
Korku bazen gerçeğin kendisinden değil, bilinmezliğindendir.
Ve o gün öğrendiğim en önemli şey şuydu:
Bazen küçük bir belirti, büyük bir paniğe dönüşse de, doğru bilgiyle her şey yerli yerine oturur.