Ölünün defnedildikten sonra duyduğu son söz! Ölünün kulağına ne söylenir? Arkadaşlar Selamünaleyküm! Malumunuz olduğu üzere vefat eden birisi kabre defnedildikten sonra orada bulunan insanlar ve yakınları kabrin başından bir müddet sonra ayrılırlar ve herkes gittikten sonra hoca efendi veya bilgili bir kişi ölüyle baş başa kalır ve ona kabrin başında bir şeyler söyler .
Devamını okumak için görsele d'k'n'n..
Ölünün defnedildikten sonra duyduğu son söz! Ölünün kulağına ne söylenir? Arkadaşlar Selamünaleyküm! Malumunuz olduğu üzere vefat eden birisi kabre defnedildikten sonra orada bulunan insanlar ve yakınları kabrin başından bir müddet sonra ayrılırlar ve herkes gittikten sonra hoca efendi veya bilgili bir kişi ölüyle baş başa kalır ve ona kabrin başında bir şeyler söyler ve bu söylenen fısıltılar da aslında ölünün en son duyduğu sözlerdir.

Ölen bir mü'minin yıkanıp, kefenlenip, namazının kılınması ve defnedilmesi, ge¬ride kalan Müslümanlara farz-ı kifayedir. Bu görevi, Müslümanların bir veya birkaçı yapınca, diğerleri de sorumluluktan kurtulur. Ama hiç kimse bu görevi yapmazsa hepsi sorumlu olur ve günah işlemiş olurlar. Ölüyü yıkayıp kefenleyerek namazını kılmak ve toprağa gömmek şeriat-ı kadîmedendir. Bir haberde rivayet edildiğine göre, Hz. Âdem (a.s) vefat edince, Cebrail aleyhisselam, Âdem aleyhisselama bir gömlek giydirdi. Sonra Şît aleyhisselama yıkamayı öğretti. Yıkayıp kefenlediler. Cebrail aleyhisselam, Şît aleyhisselamı imam yapıp, dört tekbir ile bugünkü gibi cenaze namazını kıldılar, kazdıkları mezara yerleştirdiler ve üzerini kerpiçle kapatarak toprakla düzlediler. Bir hadis-i şerifte "Âdem aleyhisselam vefat edince, melekler su ile üç defa yıkadılar. Onu defnettiler. Sonra çocuklarına dönerek; "Ey Âdemoğulları! Bundan sonra ölülerinizin cenaze merasimini ve defin işini bizden gördüğünüz gibi yapınız" dediler" buyruldu. Böylece Hz. Âdem (a.s)'dan bu yana gelen bütün ilâhî dinlerde ölülere aynı muamele yapılmaktadır. Arkadaşlar, cenaze kabre götürülüp omuzlardan kabrin başına indirilir ve cemaat de cenazeyle birlikte oturur. Bundan önce oturmaları mekruh olduğu gibi, bundan sonra ayakta durmaları da mekruhtur. Cenaze, kıble tarafından kabre konulur. Sağ tarafı üzerine kıbleye döndürülür. Sırt üstü yatırılmaz. Bağı varsa çözülür. Cenazeyi kabre koyanlar, "Bismillahi ve âlâ milleti Resûlillâh" (Yüce Allah'ın ismi ile Rasulullah'ın dini üzerine seni defnediyoruz.) derler.

Bir Müslüman mezara gömüldükten sonra orada bir müddet bekleyip Kur'ân okumak güzel görülmüştür. Kabrin başında "Mülk, Vakıa, İhlâs ve Muavvizeteyn sûreleri, sonra Fatiha ile Bakara sûresinin başı okunur. Sevabı da, cenazenin ve diğer iman sahiblerinin ruhlarına bağışlanır. Ölünün bağışlanması için de Yüce Allah'a dua edilir. Cenaze toprağa gömülür gömülmez din kardeşlerinin hemen oradan dağılmaları uygun değildir. Çünkü cenazenin ruhu, onların bulunuşu ile alışkanlık kazanır, yöneltilecek sorulara hazırlanmış olur. Resulü Ekrem Efendimiz (a.s), bir cenaze gömüldükten sonra hemen geri dönmezdi. Bir müddet mezarı başında durur ve cemaate karşı şöyle buyururdu: "Kardeşiniz için Yüce Allah'dan mağfiret isteyiniz ve kendisine sükûnet ihsan buyurmasını dileyiniz. O, şimdi sual görecektir." Arkadaşlar, bulüğ çağına girip de gömülen bir Müslümanın mezarı başında "telkîn" verilmesi de meşru görülmüştür. Bu telkinler vefat edenin duyacağı aslında son sözlerdir. Şöyle ki: Mezara gömülüp, Kuranı Kerimler okunup dualar edildikten hemen sonra, iyi hal sahibi bir kimse veya bir hoca efendi kalkıp kabrin kıble tarafında ölünün göğsü hizasında yüzüne karşı durur. Ölüye annesinin ismiyle hitap ederek şöyle der: Ey falan oğlu/kızı falanca; "Üzkür ma künte aleyhi min şehadeti en lâ ilahe illallah ve enne Muhammeden Resûlüllah ve enne'l-cennete hakkun vennare hakkun ve ennelba'se hakkun ve ennessaete atiyyetün lâ reybe fîha ve ennellahe yebasü men fil kubûr. Ve enneke rezîta billahi Rabben ve bil-İslâmı dinen ve bi-Muhammedin (sallallahu aleyhi ve sellem) nebiyyeen ve bilkur'ani imamen ve bilkâbeti kıbleten ve bilmü'minine ihvana. Rabbiyellahu lâ ilâhe illâ hü. Aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü'l-Arşi'l-azîm." Anlamı: "Ey falan! Hayatta iken üzerinde olduğun, benimsediğin ve inandığın şu hususları unutmayasın: Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed O'nun elçisidir. Şüphesiz cennet haktır. Cehennem haktır, öldükten sonra dirilmek haktır, kıyamet haktır; bunda şüphe yoktur. Yüce Allah kabirlerde olanları diriltip mahşer yerinde toplayacaktır. Sen hatırla ki, Allah'ın Rab olduğuna, dinin İslâm oluşuna, Muhammed Aleyhissalatü vesselamın peygamber olduğuna, Kur'ân'ın imam, Kâbe’nin kıble ve mü'minlerin kardeş olduğuna razı olmuş idin."



Üç kez de şöyle denilmesi âdet olmuştur: "Ya Abdellah! Kul lâ ilâhe illallah. Kul Rabbiyellahu ve diniyel-İslâmu ve nebiyyi Muhammed. Aleyhi's salâtü vesselam. Rabbi, lâ tezerhü ferden ve ente hayrül-varisin." Anlamı: "Ey Allah’ın kulu; De ki: Allah'tan başka ilâh yoktur. De ki, Rabbim Allah'dır. Dinim İslâm'dır. Peygamberim Muhammed Aleyhisselâm'dır. Ya Rabbi! Bu ölüyü yalnız bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın." Umulur ki, bu gibi okuyuşlar ve telkinler sebebiyle Yüce Allah ölüyü bağışlar ve kabir sualinin cevabını kolaylaştırır. Bu uygulama dinimizde müstehap olarak görülmüştür

Bunlar da İlginizi Çekebilir