Genelev kadınlarının bu itiraflarını okuyunca çok şey düşeneceksiniz! Hayatı olmayan hayat kadınlarının yürek burkan hikayesi
Onlara hayat kadını deniyor. Peki hiç hayatı olmayan bu kadınların neler yaşadığını daha önce hiç düşündünüz mü? Hayat kadınlarının bu itirafları kanınızı donduracak.
Düşüncesinze hayat tarafından hiç sevilmemiş kader bir kere bile onların yüzüne gülmemiş, hiç tanımadığı bilmediği insanlara bedenlerine satmak zorunda kalmış bu kadınlara "hayat kadını" deniyor. Öyle ironik ve acı bir durum ki bu aslında bu kadınlar bile bunun farkında!
Bu hayata düşmek onların seçimi değildi
Bugün sizler için yolu bir şekilde buralara düşmüş bu kadınların itiraflarını anlatacağız. Okurken çok fazla şey düşüneceğiniz bu hikayelerimn kimisi gözlerinizi yaşartacak kimisi ise sinirlerinizi zırplatacak. Her ne olursa olsun tek bir gerçek var ki o da bu kadınların hiç birisi böyle bir hayatı tercih etmemişti. Ya aileleri yüzünden geneleve satılmıştı ya da sevdikleri tarafından bir "araba" uğruna pazarlanmıştı.
Genç kadın bu işe başlamasını şu sözlerle dile getirdi; '1986 yılında, 16 yaşında iken, adam zengin diye biriyle evlendirdiler imam nikahıyla, bir ay sonra ayrıldık ve eve geri döndüm, 1994’de evlenmem için ailemden baskılar artmaya başladı, resmi nikahla bir garsonla evlendirdiler. Kocamdan baskılar gelmeye başladı, “herkes araba alıyor, bizim de olsun” diye... ve Ankara’ya götürerek randevu evine eliyle yerleştirdi kocam, 1995'de geneleve giriş yaptım, oradan Diyarbakır genelevi, Çorum’a geçtim, beş senedir Mersin'deyim…'
Ailenin ne kadar önemli bir şey olduğunu bir kere daha görüyoruz; “16 yıldır bu işi yapıyorum. Ben bu şekilde olsun istemedim. Benim ailem sebep oldu. İnsanların bazı şeyleri seçme şansı yok, benim de ailemi seçme şansım olmadı. Herkes gibi yuva kurmak isterdim. Ben küçük yaştan beri bu işi yapıyorum. İnsanların tahmin edemeyeceği kadar küçük yaştan beri bu işteyim. Aile, bu konuda önemli bir faktör. Gençlerde görüyorum. Uyuşturucu, özenti var. Üniversitede dahi bu işin yapıldığını biliyorum. Aileler, lütfen çocuklarınızı kontrol edin. Anne ve baba olarak mücadele edin. Benim gibi binlerce insan var. Bizler de insanız. Beni de bir anne dünyaya getirdi. Ona biraz da sahip çıkmak, destek olmak gerekiyor. Ben de anneyim, benim de çocuklarım var. 18 yaşında oğlum, 17 yaşında kızım var. Onların yanında olma lüksüm olmadı. Sadece onlara para vererek annelik olmuyor. Kadınlar Günü annelik ise ben de anneyim ama yaşayamıyorum.”
O da bir tecavüz kurbanı! 'On yedi yaşındaydım... Kayınbabam tecavüz etti… Ben tecavüze uğradığımda hamileydim, altı aylık falan… Benim babamın halasının oğlu var, beni emniyet onlara teslim etti. O çocuk dedi, “ben bakarım, bizde kalsın”, neyse gittik, tekrar beni kayınbabama bir televizyon karşılığında verdiler. Yine gittim bunlara, bu sefer benim babamın halasının oğlu kayınbabamlardayken geldi, “gel seni biraz gezdireyim, götüreyim seni bir arkadaşıma bırakacağım, bu ortamlardan uzak dur, biraz kafanı dinle”. Götürdü ve beni randevu evine sattı...”
Kendisini hayvan gibi hissettiğini söyleyen genç kadın şunları dedi; 'Ben şahsen kendimi hayvan gibi hissediyorum. Kışın geliyorlar o demirli pencerelerin arasından bakıyorlar. İşte, “orasını açsa da görsek, burasını açsa da görsek”, işte ”aç, aç, aç ne olacak”. Zaten insanı bunlar rahatsız ediyor, psikolojisini bozmaya da yetiyor. Bunları görmek lazım, bir gece gelip böyle görmek lazım... Yeri geliyor, evli kadın kocasına tahammül edemiyor, yeri geliyor biz burada ay haliyle çalışmak zorunda kalıyoruz. İlaçla ay hali görmemiz engelleniyor fakat bunun doktorlar da önüne geçemedi, ahlak da önüne geçemedi. Bir ara ahlakın kulağına gitti haplar yasaklandı, ama ahlak da artık başa çıkamadı... Can güvenliğimiz yok, adamın biri sarhoş, psikopat geliyor, içeride seni dövse, çok oluyor kızların dövüldüğü ettiği. Hakaret yemesi, dayak yemesi çok oluyor. Sen dayak yedikten sonra müdahale edilse ne olur, edilmese ne olur, tokadı yedikten sonra...'
Sinem bu hayatı kimsenin kendi isteğiyle tercih etmediğini söyleyerek şunları anlattı; 'Hiçbir kadının bu hayatı tercih edeceğini sanmıyorum. Hayat kadınlığı, tercih edilecek bir hayat değildir. Benim hikayem cahillikle başladı. Aslen Sinopluyum. Sevdiğim bir adamın sözlerine kanıp, ailemi ve her şeyimi geride bırakarak buraya, İstanbul’a geldim. Ancak daha sonra, sevdiğim adamın bana olan tavırları ve yaklaşımları değişti. Bir gece, arkadaşlarını eve konuk ettiğinde aldığı uyuşturucu ve alkolün etkisi ile beni arkadaşlarına satmak istedi. İşte o an benim hayatımın dönüm noktasıydı. O gece oradan kaçıp kendi başıma yaşamanın zorluğunu öğrendim. Hayatta kalabilmek için büyük şehirlerin senden istediklerine göz yummak zorunda kalıyorsun. Hele ki cahil ve biraz da alımlı bir kadınsan. Hiçbir kadın hayat kadınlığını tercih etmez.'
18 yaşında okulu bırakıp evlenen genç kadının evliliği yalnızca 40 gün sürmüş. Kocasının altınları alıp kaçmasıyla yalnız kalan Melis daha sonra sığınma evine yerleşiyor. Burada kocasının barışma çabalarına kayıtsız kalamayıp yeniden evleniyor. Fakat babası ve kocasının ihanetine kurban giden genç kız Birahaneye satılıyor. Orada tanıştığı bir adamın seni kurtaracağım sözüne kanan Melis 12 gün boyunca o adamın ve 4 arkadaşının tecavüzüne uğruyor. Onlara dava açan genç kadın o sırada hamile olduğunu öğreniyor. Şu an kendisi mide kanseri kzıı ise epilepsi hastası.
Yağmur yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor; 'Mersin'de bir adamla işe çıktım, iki gün bir yerde rehin tuttu. Dövdü. Dişlerim kırıldı. Artık kan kusmaya başladım. Tam 4 ameliyat geçirdim. Bir sefer ormana götürüp bir başıma bıraktılar. Bari devlet güvencesinde çalışayım deyip geneleve girdim...' İşe ilk başladığı günü şöyle anlatıyor: 'Saçlarımı kestiler, yüzümü boyadılar. Üzerime bir gecelik verdiler. Öyle çok ağlamıştım ki, derimi yüzer gibi pisliklerden kurtulmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Bazen hâlâ derimden kurtulmak istercesine yıkandığım olur.'
İçlerinde en acıklı hikaye belki de onun. Daha 9 yaşındakeyken amcasının tecavüzüne uğramıştı. Anne ve babasının onu bırakmasıyla yolu önce yetimhaneye düştü. 23 yaşında karşısına çıkan ilk admala evlenen Ayşe, burada da aradığı huzuru bulamıyor. Kaynının şiddetine uğrayan Ayşe çocuğunu düşürdülten sornra kocasından boşanıyor. Ardından Bahri adında bir adamla evleniyor. Fakat kocası onu Mersin genelevine satıyor orada günde 60-70 erkekle birlikte olmak zorunda bırakılıyor. Uzun seneler orada çalışan Ayşe daha sonra anlaşmalı evlenip genelevden kurtuluyor. Şimdi ise Hayata Sarıl adlı bir lokanta işleten kadın evsizlere ve muhtaçlara yemek dağıtıyor.