Adamın biri her akşam meyhaneye gelir, hep aynı yere oturur, kimseyle de konuşmaz ve hesabı ödeyip çıkarken; - "Lanet olsun zurna çalmayı öğrendiğim için" deyip sövermiş. Her akşam aynı şeyi duyan meyhaneci bir gün adamın masasına gidip, - "Arkadaş, afiyet olsun. Yıllardır gelip gidersin. Devamlı müşterim oldun, bu bakımdan çok teşekkür ederim. Yalnız merak ettiğim bir şey var, niye hep zurnaya sövüyorsun?" diye sormuş. Adam, - "Otur birader. İşleri diğer çocuklara havale et ki beni güzelce dinle." demiş. Meyhaneci, - "Tamam" diyip oturmuş. Adam başlamış anlatmaya; - "Ben sarayın bandosunda görevliydim. Görevim zurna çalmaktı. Günlerden bir gün yabancı bir devlet başkanı geldi. Padişah efendimiz bizi sahneye davet etti ve çok güzel bir konser verdik. Hem padişah efendimiz hem de yabancı konuklar çok memnun kaldılar. Konserden sonra padişah efendimiz; - "Herkes hazine dairesine gitsin ve çaldığı enstrümanını altınla doldursun dedi. Hazine dairesinde diğer bütün enstrümanlar ağzına kadar altınla doldu. Benim zurnanın deliğinden ise bir altın bile geçmedi. Diğer arkadaşlar zengin oldu ben yine hava aldım." demiş ve anlatmaya devam etmiş; - "Gel zaman git zaman başka bir devletin başkanı ülkemizi ziyaret ediyor. Padişah efendimiz bizi konser için saraya davet etti. O gün çok kötü bir performans sergiledik. Padişah efendimiz bize çok kızdı ve, - "Herkesin elindeki enstrümanını münasip bir yerine sokmasını emretti. Arkadaş, davulcu s*ktu girmiyor, cümbüşcü s*ktu girmiyor, kemancı s*ktu girmiyor ama benim zurna zırt diye sonuna kadar girmez mi.?" - "Söyle bana ben içmeyeyim de kim içsin.?"

Bunlar da İlginizi Çekebilir