Babamın ölümü beni derinden sarstı… Onunla ilgili hatıralar, zihnimde hala çok canlı. O telefonun sesi, cenaze töreni, başsağlığı dileyen yüzlerce insan, artık büyümüş oğlumun omzuma koyduğu destek dolu kolu ve içtenlikle okunan yas duası… Hepsi zihnimde taze.
Ama o günün en acı veren yanı annemin haliydi; cenazeye gitmek üzere evden çıkarken duraklaması, bir an derin bir iç çekişi, sonra elimi sıkıca tutup adımlarını hızlandırması… Onların evliliklerini tarif etmeye cesaret edemem. Çünkü yetişkin olsam bile bir çocuğun, anne babasının ilişkisini tam anlamıyla kavraması mümkün mü? Yine de, onlarla paylaştığım yılların bana bıraktığı güçlü, duygusal bir miras var. Birlikte yaşadığımız sayısız üzüntü, sıkıntı, mutluluk ve huzur dolu anlar…
Annemle babam, kendi evliliklerinin “karışık” bir evlilik olduğunu şakayla karıştırarak anlatırlardı. Belki de annem, 1940’larda bir Alman Yahudisi ailesinden gelirken babamın Rus Yahudisi kökleri, çevrelerinde farklılık olarak görülmüştü. İki ayrı dünya gibi görünen bu aileler aslında tek bir sevgiyle bir araya gelmişti.Bir bayram günü, annem, babam, Sherri ve çocuklarla masanın etrafında toplanmış, keyifli bir yemeğin ardından sohbet ediyorduk. Annem, birkaç dakikalığına yukarı çıkıp çantalarını toparlayacağını, kendisi ve babamın Şabat duasına yetişmek için Baltimore’a zamanında varmak istediğini söyledi. Bir süre sonra yukarıdan o alışık olduğumuz çağrıyı duyduk: “Norman, bana yukarıda yardım eder misin?”