Evin kapısını açtığımda içeriye bir adım attım, içimde tarif edemediğim bir his vardı. Eşimden gelen sesler kulağıma ilişince kalbim daha hızlı atmaya başladı, ama bu sesler beklediğim sıcak “hoş geldin” sesleri değildi. İçimden bir şeylerin kopmaya başladığını hissediyordum.O an, yorgun ve bitap düşmüş halde eve dönmüş olmama rağmen hissettiğim şey, bir yorgunluktan fazlasıydı. Yüreğimde bir yük, ağır bir taş gibi yer etmişti. Oda kapısına yöneldim, kapının arkasında beni neyin beklediğinden tam emin olmamakla birlikte, içimde hissettiğim kötü şeylerin doğru çıkmasını istemiyordum.Kapıyı yavaşça araladım, gözlerime inanamadım. Eşim, benim sevdiğim, güvenle bağlandığım kadın, başka bir adamla birlikteydi. Donup kalmıştım. Sanki dünyamın temelleri bir anda yerle bir olmuştu. Gözlerim doldu, nefes almakta zorlandım. Bir şeyler söylemek istedim ama dilim tutuldu. Eşim beni fark edince irkildi ve bir şeyler söylemeye çalıştı, ama hiçbir şey o anı düzeltemezdi.Sessizce odadan çıktım, eve girdiğim kapıya yöneldim ve bir daha arkamı dönmedim. O an, hayatımdaki her şeyin, bütün değerlerin, bütün hayallerin bir anda kırıldığını hissettim. Sokakta yürürken sanki tüm dünya üstüme yıkılıyordu. Saatlerce nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm, sadece yürümek, uzaklaşmak istiyordum.Zihnimde sürekli dönen düşüncelerle, olanları anlamaya çalışarak sabaha kadar dolaştım. İçimde hem büyük bir öfke hem de tarifsiz bir üzüntü vardı. En güvendiğim insan, bir ömür birlikte hayal ettiğim kişi, beni bu şekilde bırakmıştı. Bu durumu kabullenmek, o an bana imkansız gibi geliyordu.Ertesi gün annemi hastaneye yatırdım ve başında beklemeye başladım.