Eşime yaklaştım. Ellerini tuttum. “Ben senin yanında olamadım, çünkü sen benim yanımda olmana izin vermedin. Ama hâlâ geç değil. Yeter ki dürüst olalım, yeter ki birbirimizden kaçmayalım.” Gözleri doldu. İlk defa uzun zamandır içten bir şekilde sarıldık. O gece oradan birlikte çıktık. Hakan, arkamızdan sessizce kapıyı kapattı. O günden sonra işler kolay olmadı. Ama daha açık olduk birbirimize. Daha şeffaf, daha içten. Aile terapisine başladık. Çocuklarımızla da bir gün her şeyi anlayacakları şekilde konuştuk. Yavaş yavaş toparlandık. Ben hâlâ onun karısıydım. O hâlâ benim hayat arkadaşım. Ve bazen en zor gecelerin sonunda, sabahlar en güzel şekilde doğar. O gece eve dönerken ikimizin de aklında birçok soru vardı. Arabada konuşmadık ama sessizlik, bağırıştan daha ağırdı. Birlikte eve döndük. Çocuklar çoktan uyumuştu. Eşim mutfağa geçti, ben oturma odasına. Birkaç dakika sonra elinde iki bardak bitki çayıyla yanıma geldi. Sessizce yanımda oturdu. İlk defa bir yabancı gibi hissetmeden, birbirimize ait olduğumuzu hatırladık. “Ben seni kaybetmekten çok korktum,” dedi, bardağını masaya bırakırken. “Ama o korku yüzünden seni uzaklaştırdım. En çok sana ihtiyacım varken senden gizlenmek, en büyük hatam oldu.” Gözlerim dolmuştu. “Ben de fark ettim aslında bir şeylerin ters gittiğini,” dedim. “Ama konuşmak yerine içine kapandıkça ben de gerildim. Belki seninle savaşmak yerine, seninle birlikte savaşmayı seçmeliydim.” Ertesi sabah farklı bir gün gibiydi. Sessiz ama daha umut doluydu. Kahvaltıyı birlikte hazırladık, çocuklar şaşkındı çünkü uzun zamandır böyle huzurlu bir sabah geçirmemiştik. Eşim o gün işe gitmedi. Birlikte oturduk, geleceğimizi konuştuk. Borçlarını, yaşadığı kaygıyı, Hakan’la terapi sürecini, her şeyi tek tek anlattı. Benim en çok dokunduğum an, eşimin şu sözleri oldu: “Ben senin gözlerinde güveni kaybettim Elif. Ama ben onu geri kazanmak için elimden geleni yapacağım. Çünkü bizim hikâyemiz burada bitmeyecek.” O günden sonra her şey bir anda düzelmedi elbette. Ama değişim başladı. Terapi seanslarına ben de zaman zaman katıldım. Duygularımızı konuşmayı öğrendik. En çok da affetmeyi… Hem kendimizi hem birbirimizi. Çocuklarımıza daha fazla zaman ayırdık. Onlarla doğa yürüyüşlerine çıktık, birlikte yemek yaptık. Eskiden sadece hafta sonları görüştüğümüz dostlarımızla artık daha sık bir araya gelmeye başladık. Evimizdeki sessizlik, yerini gülüşmelere bıraktı. Bir gün eşim elime küçük bir not bıraktı. Üzerinde şu yazıyordu: “Her gün aynı hataları yapmaktan korkuyorum ama senin elini tuttuğum sürece, düştüğüm her yerden birlikte kalkabileceğimizi biliyorum. Beni affettiğin için değil, hâlâ sevdiğin için teşekkür ederim.” Ben o notu hâlâ saklıyorum. Çünkü bazen sevgi sadece “seni seviyorum” demek değildir. Sevgi; sabretmektir, çabalamaktır, bazen kırıldığında bile birlikte iyileşmeye çalışmaktır. Yıllar geçse de o gece kapısını açtığım odada ne hissettiğimi unutamam. Ama o gece beni en çok şaşırtan şey, sandığımın aksine bir ihanet değil, bir yardım çığlığıyla karşılaşmış olmamdı. Ve bazen bir kapı, bizi hayatımızın karanlık noktasına götürse de… O kapının ardında, yeni bir başlangıcın ışığı da olabilir.

Bunlar da İlginizi Çekebilir