Henüz yayınlanan ilk fragmanıyla dahi çok konuşulan İnci Taneleri, yayın hayatına başlamadan sosyal medyanın gündeminde yer edindi. Başrolde yer alan Hazar Ergüçlü'nün pavyon dansıyla adından söz ettiren diziye, başlamadan final yaptıracak bir iddia ortaya atıldı.
Başrollerinde, Yılmaz Erdoğan ile Hazar Ergüçlü, Selma Ergeç, Kubilay Aka, Güven Kıraç ve Yasemin Baştan gibi isimlerin yer aldığı ''İnci Taneleri'' dizisi, ilk fragmanıyla dahi yayın hayatına başlamadan adından söz ettirmişti.
Habere göre, Sonel Demet Akalın ve Jess Molho’nun sunduğu "Demet ve Jess'le Gel Konuşalım" adlı programa çıkıp “İki oğlum var. Onları çok seviyorum” cümlesini sarf ediyor ve yayını 2016’da evli olduğunu gizleyerek ilişki yaşadığı pavyonda çalışan Merve’den olan 8 yaşındaki çocuğu da bu yayını izliyor.
Bunun üzerine Merve, konuşmaya karar veriyor işte bu iddiaları aktarıyor...
Başrollerinde, Yılmaz Erdoğan ile Hazar Ergüçlü, Selma Ergeç, Kubilay Aka, Güven Kıraç ve Yasemin Baştan gibi isimlerin yer aldığı ''İnci Taneleri'' dizisi, ilk fragmanıyla dahi yayın hayatına başlamadan adından söz ettirmişti.
Fragmanda Hazar Ergüçlü'nün canlandırdığı Dilber karakteriyle yaptığı pavyon dansı izleyenlerden tam not alırken, diziye dair merak da uyandırmıştı. Yayın hayatına başlamadan konuşulmaya başlayan dizi için, henüz ilk bölümü gelmeden final yaptıracak bir iddia ortaya atıldı. 'İnci Taneleri' dizisiyle meşhur olan Erkal Sonel'in iki kadını alıkoyarak bir kadını kürtaja zorladığı ve çocuğu ile görüşmediği iddia edildi.
Kanal D'de yayınlanacak Yılmaz Erdoğan’ın 'İnci Taneleri' dizisinin müziklerini yapan Erkal Sonel'in, pavyonda çalışmak zorunda kalan iki kadını iki gün boyunca bir depoda alıkoyduğu, birini kendisinden olan bebeği doğurmaması için kürtaja zorladığı ve psikolojik baskı yaptığı öne sürüldü.
Bianet'ten Evrim Kepenek'in haberine göre, dizinin müziklerini yapan ve dizide de pavyondaki “sazcı” olarak yer alan Sonel’in iddiaya göre pavyonda çalışmak zorunda kalan iki kadını kaçırdığı, iki gün boyunca depoda alıkoyduğu, birini kendisinden olan bebeği doğurmaması için kürtaja zorladığı ve psikolojik baskı yaptığı iddiası ortaya sürüldü.
Bunun üzerine Merve, konuşmaya karar veriyor ve iddiaları şu şekilde aktarıyor: “Kendi sesimden daha çok çocuğumun yaşadığı haksızlık duyulsun ve giderilsin istiyorum. Çocuğum çok üzüldü. Çıksın ekranlarda bizim ortak çocuğumuzdan da söz etsin. Çocuğumuz bunu duysun. Ondan benden özür dilesin. Bu yüzden konuşuyorum, konuşacağım artık. 2016’da Ankara’da Erkal Sonel isimli müzisyenle tanıştık. Bizim ilişkimiz başladı. Bana ilk önce bekâr olduğunu söyledi. İlişkinin sonlarına doğru evli olduğunu söyledi. ‘Boşanacağım’ dedi. Bu sürede ben hamile kaldım. Hamile kadınları bizim işyerlerimizde çalıştırmazlar. Ben hamileliğimi sakladım. İlk başta hamileliğimi duyunca çok mutlu oldu. Ama son dönemde evli olduğu için daha az görüşmeye başlamıştık. Yine de ben bir şey isteyince alıp getiriyordu. Canım karpuz çekti mesela alıp getiriyordu. Bu haberi okuyanlar evli biri ile birlikte oldum diye bana öfkenecektir. İnanın ilk başta evli olduğunu sakladı benden. Bir gün eşi beni aradı, sonra oğlu aradı. İkisi de bana küfürler ettiler. Ben işi bıraktım çünkü duyuldu bu durum. Eşi iş yerimi aradı durumu anlattı. Çok zor şeyler yaşadım. İlk başta çocuğu isteyen Erkal doğurmamamı istiyordu artık. Bir gün beni ve bir kız arkadaşımı aldılar konuşmak için bir cafeye götürdüler. Erkal Google’dan kürtaj yaptırması için hemşire doktor bakıyor bu arada. İstiyor ki ben kürtaj olayım. Sonra beni zorla ve tehditle Ankara’da bir hastaneye götürdüler, hüngür hüngür ağlıyordum. Korkuyordum, ne yapacağımı bilmiyordum. Doktor beni gördü durumumu anladı. Çocuğu almadı. “Kusura bakma bu bebeği alamam başka hastaneye götürün’ dedi. Doktor anladı, yani beni oraya zorla getirdiklerini. Bizi aldılar bu kez bir otele götürdüler. Orada sürekli tehdit ediyorlar, ‘seni öldürürüz’ diye. Yanımda kız arkadaşım var o da hamile. İkimiz de korkudan ölüyoruz. Erkal’ı ikna ettim, ‘eve gideyim, duşumu alayım, geleceğim geri’ dedim, ‘tamam’ dedi. ‘Kız kalsın sen git’ dedi. İkimizi de eve bıraktılar sonra…
Bir gün karısı beni aradı, yine hakaretler, bana para teklif etti. Benim parayla işim yok ki. O kadar korkuyorum ki sürekli tedirgin haldeyim. ‘Tamam aldıracağım’ dedim. Doktora gittik içerde biraz oyalandık. Doktora dedim ‘sakın alma’ diye yalvardım. Çıkınca ‘tamam bitti’ dedim. Sanırım anladılar bebeğin alınmadığını. Beni bir arabaya bindirdiler. Korkuyorum. Ev yok, para yok. Otoban gibi bir yere girdi araba. Beni bir yere götürdüler. Oraya başka insanlar geldi. Bana psikolojik baskı yapıyorlar. ‘Öyle olur böyle olur çocuğa bakamazsın.’ Sonra ben orada bir cafeye girdim çıktım ve araca bindik. Yine gidiyoruz ama korkudan ölüyorum. Girdiğim kafeden büyük döner bıçağı almış onu gösteriyor bana. Beni depo gibi bir yere götürdüler. Yakın zaman önce adı başka bir konsomatrisin ölümüne karışan Hüseyin Albay da vardı. O depo da Hüseyin Albay’a ait. Beni o aldığı bıçakla tehdit etmeye başladı. Bir yandan içki içiyor. Çocuklarını anlatıyor, ‘onları düşünmem’ lazım diyor. Yalvarıyordum beni bırakın ben gideyim diye. ‘Sizden para istemiyorum. Hiçbir şey istemiyorum, aramayı sormayın, hiçbir şey yapmayacağım, ben gideyim ben evime gideyim’ diyordum. Silah çıkardı sonra. Ben daha çok korkmaya başladım. Artık bayılmak üzereydim. Neredeyse bir gün olmak üzere. Sonra beni bir arkadaşının evine götürdü. Telefonumu da elimden aldılar. Eşi geldi. O da bana hakaretler ediyor. Eşine, ‘Bunu öldüreceğiz, kurtulacağız bundan’ diyor. Bana da diyor ki ‘bizim kızımız olacak. Sen hiç merak etme o çocuk ölmeyecek.’ Önceden Alanya’da yaşıyordum. ‘Sen oraya git’ diyor. Öyle bir noktaya gelmiş ki ne yaptığını ne dediğini bilmiyor. Neredeyse ikinci güne gidiyoruz, ben de yalvarıyorum ‘bırakın evime gideyim’ diyorum. Gece saat dört olmuş yalvardım ‘ne olur’ dedim ‘beni eve gönderin sana söz veriyorum aldıracağım’ dedim. Beni eve bıraktılar. Sanırım beş dakikada hazırlandım ve Ankara’dan çıktım, Niğde'ye gittim, beni arıyorlar sabaha karşı. Yine aynı yalanlar, ‘karımı boşayacağım seni alacağım’ diyor. Sonra ikna edemeyince ‘bebekle seni öldürürüm’ diyor. Sonra benle yine görüşmek istedi, ben inanmadım buna ve görüşmedim. ‘Ben gelmeyeceğim’ dedim. ‘Ben seni de istemiyorum ben anne olacağım ben çocuğumu doğuracağım’ dedim. Beş dakika sonra tekrar geri arandım. ‘Benim karım her şeyi kabul etti. Biz çok mutluyuz. Bir ara bizi arama’ dedi. Ben Alanya’ya yerleştim hamilelik sürecimde.
Alanya’da yürüyüşe çıkmıştım. Bir araba önünde birden fren yaptı durdu. Karnımı tutarak durdum, bunlar ailece tatile gelmişler ve bana çarpmak üzereydi araç. Bunun tesadüf olduğunu söylediler. Ben yedi buçuk aylık hamileydim ve yiyecek ekmek parası bulamıyordum. Çok zordu. Bebeğim doğdu. ondört günlüktü. Açtı. Uzun süre iş bulamadım. Sütüm akıyordu insanlar iş vermiyordu. Bir iki buluyordum, terlikle işe gidiyordum, doğum sonrası yürüyemiyordum. Sonra çalıştığım yerdeki kızlardan biri fark ediyor ‘Sütü akan kadın burada çalışıyor, duyulursa burası kapanır’ diyor. Beni işten çıkardılar. O akşam çok kötüydü. Bir taksi durağına gittim, ‘telefonumu al çocuğuma mama götürmem lazım çünkü iş bulamıyorum. Bana biraz para verin’ dedim. Bu olanlardan sonra o kadar çok hırslandım ki. Ben de çok para kazanacağım. Oğlumu kimseye muhtaç etmeyeceğim dedim. Sonra bir süre annemle yaşadık. İş buldum ve kendi hayatımı kurdum. Babalık davası açtım. Önce kabul etmediler. DNA raporları ile kanıtlandı ve çocuğumun babası olarak nüfus cüzdanına kaydedildi. Ayda bin TL nafaka bağlandı. Yıllar öncenin parası. Sonrasında çocuğu belki üç kere görmüştür. Çocuk bir buçuk yaşındayken bir kere kandil günü vicdana geldi herhalde, çocuğunu görmek istediğini belirtti. Çocuğu hemen yıkadım süsledim babası görecek ne de olsa. Yarım saat gördü. Pandemi bitince yeniden nafaka davası açtım. Çocuğu görmüyordu zaten. Sonra bir araya geldik. Avukatı beni görür görmez aşağılamaya başladı. Erkal da bana ‘çocuğumu göreceğim’ dedi. Çocuğu ondan sonra da doğru düzgün görmedi. Çocuğum okuldan her gün ağlayarak geliyor. ‘Herkes annesi alıyor, babası alıyor beni niye kimse almıyor? Benim babam nerede?’ diye kızıyor hep. Belki bir kere okuldan aldı. Totalde çocuğu üç kere gördü herhalde. Onda da kırk sekiz saat bile değil, yarım saat gönlünü alıp, oyuncağını alıp eve getirdi. Totalde yedi sekiz kere telefon açmıştır. Hep ‘annem hasta, abilerin hasta onlarla ilgileniyorum’ dedi çocuğa. Çocuğum o videoları izledi. Babası videoda diyor ki ‘Benim iki oğlum var.’ Çocuğum bundan çok etkilendi. Okula gitmek istemedi, arkadaşları da ‘senin baban o değilmiş’ gibi şeyler söylemiş, dalga geçmiş çocukla. Psikolojik yardım alıyoruz. Benim çocuğumun nafakası dışında öyle büyük maddi bir beklentim yok. Çocuğumla zaten her türlü maddi zorluğu gördük yaşadık. Ben istiyorum ki çocuğumdan özür dilesin. Benim çocuğumun onuru kırıldı. Ekrana çıkıp ben eşime sadığım iyi aile babasıyım’ diyor. Öyle olsa bu çocuğuna bunları yapmaz. Bana yaptı etti geçti gitti. Çocuğum suçu ne? Ona bunları yaşatamaz. Bu arada ben nafaka davası açtığımda, bana ‘davadan vazgeç, medyaya da anlatma’ dedi. Sonra ‘nafakayı ödemeyeceğim istediğin yere çık anlat sana kimse inanmaz’ dedi. Bu adam bebeğimi doğurmayayım diye çalıştığım yerdeki şef garsona para verip beni zehirletmeye çalıştı. Ben bunları da kabul ederim bir yere kadar fakat benim çocuğuma bu yaptığını unutamıyorum.
Beni şimdiye kadar defalarca tehdit etti, hamilelik sürecimde bebeği düşüreyim diye zehirlemeye bile kalktı. Bebeğim her şeye rağmen yaşadı. Ben de onunla birlikte yeniden hayata bağlandım. Mücadele ediyorum, çalışıyorum, çocuğumu en iyi koşullarda büyütmeye çalışıyorum. Hiçbir şeyden eksik kalmasın istiyorum. Ben artık çocuğum için yaşıyorum ve korkmuyorum. Zaten göreceğimizi gördük. “Ben bunları anlattım diye beni bu piyasada artık çalıştırmazlar biliyorum, beni öldürmezler belki ama çalışamayayım diye ayağıma sıkarlar. Korkmuyorum, ne olacaksa olsun. Bu insan yıllar önce ben ilk hamile kaldığımda ailemi arayıp bebeğimi kast ederek ‘Ortada bir cenaze var, gelin kaldıralım’ dedi, babam küfür edip telefonu kapattı. Bu adamın yaptıklarına karşı hep sustum, artık sessiz kalmayacağım.”
Erkan Sonel'in avukatı Gülden Erdoğan Öymen ise iddialar üzerine şu yazılı açıklamayı yaptı: "Müvekkilim Erkal Sonel ile yapmış olduğum görüşme sonrasında, kendisinin bilgisi ve onayı doğrultusunda konu hakkındaki açıklamamız şu şekildedir: Erkal Bey evlilik birliği devam ederken doğmuş olan olan üçüncü çocuğunu kabul etmiş ve mahkeme kararıyla da nüfusuna kaydettirmiştir. Şimdiye kadar çocuğunun masraflarını karşılamış olup, bundan sonra da karşılamaya devam edecektir." Çocuğunun masraflarını karşıladığı gibi çocukla ilişkisini devam ettirmiş, hem telefonla görüşmüş, hem bireysel olarak görüşmüş, hem WhatsApp üzerinden karşılıklı ses kaydı ve video birbirlerine göndermişler ve ilişkilerini düzenli bir şekilde sürdürmüşlerdir. Müvekkilim nafaka yükümlülüğünün dışında yine çocuğuna her türlü, elinden geldiğince maddi imkanı ve desteği şimdiye kadar sağlamış olup, bundan sonra da yine sağlamaya devam edecektir. Ancak bu durumu yakın çevresi dışında kimse bilmediğinden; TV8'de canlı yayına çıktığı zaman kendisine anlık yöneltilen soruda iki çocuğum var demek zarureti hissetmiştir. Müvekkilim Erkal Sonel, 3 çocuğunu da birbirinden ayırmadan sevmekte, her türlü ihtiyaçlarını gidermekte ve hiçbir koşulda çocuklarından vazgeçmeyip inkar etmemektedir. Çocuğunun ihtiyaçları için gerekli olan her türlü maddi sorumluluğu üstlenmeyi kabul eden müvekkilim yalnızca kadının haksız ve çıkar amaçlı taleplerini kabul etmemiştir. Bundan sonra da bu haksız talepleri hiçbir koşulda kabul etmeyecektir. Henüz birkaç gün önce üçüncü çocuğun annesi müvekkilim aleyhine Ankara Aile Mahkemesi'nde nafakanın artışı için dava açmış, fahiş miktarda nafaka talep etmiş ve yargılama süreci de şu an devam etmektedir. Bu dava açılmadan hemen evvel müvekkilin ailesine ve kendisine de sosyal medya üzerinden ulaşmış ve rahatsızlık verici sözler de sarfetmiştir. Ayrıca üçüncü çocuğun annesi, müvekkilin evliliğinden doğmuş olan diğer iki çocuğunun hayatını da ısrarlı bir şekilde takip etmektedir ve bu konuda da yasal işlem yapılacaktır. Müvekkilim üç çocuğu ile de gurur duyduğunu ve onları çok sevdiğini önemle ifade etmektedir. Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur."