Aileye böyle davranılmaz," dedi karısına bakarak. "Yaptığın yanlıştı ve özür dilemenin zamanı geldi."
Yüz ifadesi değişti, acımasız eylemini besleyen özgüvenin yerini şimdi bir şüphe ve pişmanlık parıltısı aldı. Yaptığı şeyin, sadece beni değil, oğlunu ve orada bulunan herkesi ne kadar derinden incittiğinin farkına varıyordu.
Tereddütlü bir adım attı, gözleri benimkilerle buluştu. "Ben... Özür dilerim," diye kekeledi, sesi zar zor duyuluyordu. "Bunu yapmamalıydım."
O anda güç dinamikleri değişti. Beni küçük düşürmeye çalışan o, şimdi ailesinin ve toplumun gözünde af ve kurtuluş arıyordu. Derin bir nefes aldım, etrafımdakilerin gücünü ve sevgisini hissettim.
"Seni affediyorum," diye yumuşak bir sesle cevap verdim, onun hatırı için değil, kendim için. Bu bir rahatlamaydı, acıyı bırakmaydı, böylece o gün onun zulmünden değil, onu alt eden sevgi ve dayanışmadan dolayı hatırlanabilirdi.
Düğün, planladığımız gibi olmasa da, çok daha anlamlı bir şekilde devam etti. Sadece birlikteliğimizin değil, gerçek aşkı ve topluluğu tanımlayan güç ve dayanıklılığın da bir kutlaması haline geldi. Gece boyunca dans ederken, gerçekten önemseyen insanlarla çevrili olduğumu bilerek bir huzur duygusu hissettim.