Ben Günseli. 42 yaşında, dul, iki çocuk sahibi bir kadınım. Eşimden 2 sene önce, aşırı kıskançlıkları ve vazgeçemediği birtakım alışkanlıklarından kaynaklı ayrılmak mecburiyetinde kaldım. Şu anda dulum ve iki çocuğumla birlikte yaşıyorum. Sizlere anlatacağım olay, tamamiyle zorunluluktan yaşadığım bir olay, yani öyle başladı. Sanırım bunu anlatarak hem rahatlayacağım, ya yaşam işte..
10 yaşındaki oğlum Veysel uyanmıştı. Bir an bana baktı. Üzerimde ebedi yaması olan eteğim ve son derece eski olan hırkamı inceledi uzun uzun. Tam yine önlüklerine 5 lira koyup kapıdan çıkacakken, “O paraları bize verme annecim. Kendin suretiyle biriktir. Bak eteğin ve hırkan çok eskimiş. Hem sen icin hiç kendine bir şey almıyorsun da, olan paranı da bizlere veriyorsun? ” söylediğinde,ona dedim ki Detayı diğer sayfamıza geçerek okuyunuz
Oysa ne kadarda haklıydı. Belki 6-7 sene olmuştu kendime yeni elbiseler almayalı. Biran yamalı eteğime baktım. Sonra daha sıkı sıkı sarıldım pazara satmak suretiyle götürdüğüm sebzelerime… Ertesi gün Veysel dizlerime yapıştı erken saatte. -“arkadaşlarım tost ve meyve suyu yerlerken, gaslımü onlardan alamıyorum. Ne olur biraz daha para ver anne?-” dediğinde içim sızladı maalesef daha çok paramızın olmadığını söyledim o üzüntüyle.. Veysel susup başını öne eğip kardeşini uyandırmaya gitti kahvaltılarını yapmak suretiyle… 1 hafta kadar ardından ufak kızım Sare kulağıma eğilip, -” Abim okula gelmiyor anne. Evden çıktıktan ardından beni kapıdan içeri bırakıyor. Ben kendim giriyorum okula. Okuldan çıktığımda da geç geliyor beni eve bırakıyor. Ve kendisi yine dönüyor.. Bir haftadır bu tür yapıyor-” söylediğinde, sinirden aklım başımdan gitmişti. Sinirle dışarıda oynayan Veysel’in yanına gitmiş. Kulağını öyle çekmiş ve bağlarırmaya başlamıştım ki, çocuk vehamet ve can acısıyla ağlamaya başlamıştı. -“Ben siz okuyun adam olun diye uğraşayım. Sen okuldan kaç öylemi? Gebertirim seni… yine asla okula gitmemezlik yapmayacaksın anladın mı? -” diye bağırdığımda ise, gözyaşlarıyla başını sallamıştı.Ertesi sabah kardeşinin elinden tutmuş, ve okula doğru giderken, ben arkasından sinirli bir halde bakarken, -” Affet annecim. Seni hiç ama hiç üzmek istemiyorum – “dedi. Fakat bir hafta sonra oğlum Veyselin iyice zayıfladığını farkediyordum, bir hayli endişelenmiştim. Yüzünün rengi de pek iyi değildi. İçi gitmişti. Fakat hastaneye götürecek param olmadığı amacıylade evde kendi bildiğim yöntemlerle tedavi etmek istemiştim oğlumu.1 hafta kadar ardından ise öyle durgunlaşmıştı ki Veysel. Bir sabah evden çıkarken pek bir halsiz ve rengi benzi sapsarı bir halde, bana sarıldı gülümseyerek. Ve kardeşinin elini tutup, okula gidene kadar arkasını yine yine dönüp sürekli bana gülümsedi. O gün pazar yerine gittiğimde zar zor bir yer bulabilmiştim, tam sepetimden sebzelerimi çıkaracakken, okul önlüğüyle bir öğrenci yanıma gelmişti heyecanla; Veysel’in okulda basenedığını ve öğretmenin arabasıyla onu hastaneye götürmüş olduğunü söylemiş olduğinde önce korku amacıylade perişan halde kalakaldım, sonra sebze sepetini atıp gözlerim dolu dolu hastaneye doğru koşmaya başladım. Hastaneye vardığımda ise hekim oğlumun kontrolünü yeni bitirmişti. Ve telaş amacıylade hekimun ne söyleyeceğini dinlemeye başladım, -tabip ; “Çocuk pek halsiz düşmüş. Açlıktan basenemış. Tertipli beslenmesi şart-” dediğinde, yüzümü yere eğdim utanarak. Çocuklarıma okula gitmeleri suretiyle 5 lira simit parasını dahi zor verebilirken, hekimun söylediklerinden ardından öyle üzülmüştüm ki
Veysel’in öğretmeni hastane kantininden yiyecek bir şeyler getirdiğinde, çocuk olanca gücüyle ve heyecanla yemeğe başlamıştı yiyecekleri. diğeri elinde tuttuğu poşeti ise biran bile yere bırakmıyor, göğsüne bastırıyordu sıkı sıkı. O gün Taburcu olduktan sonra ise eş güdümlü eve gittik…… O Akşam oğlumu yatağına yatırmış, ve komşudan ödünç un istemeye gitmiştim. Oğluma o akşam en sevmiş olduği gözlemeden yapmak istemiştim. Eve döndüğümde ise masanın üzerinde çok güzel çiçek desenli bir etek. Ve çok sevdiğim renk kırmızı bir hırka gördüğümde, Veysel yatağında çok halsiz bir şekilde yüzüme gülümsüyordu; o an Veysel’e baktım. Ve şaşkınlıkla -“Oğlum bunlar da nerden çıktı?-“Kim aldı? -“diye sorunca. Veysel mutluluk gözyaşlarıyla gülümsedi ve şu cümleler döküldü dudaklarından. -” Sana kalsa kendine mutlaka giyecek almazdın. Senden tost alma bahanesiyle her aldığım paradan biraz biriktirdim, durumumuzun olmadığını söylemiştin ya bana, bende verdiğin harçlıktan artırdım hem 1 hafta oruç tuttum. Sen okuldan kaçtığımı düşününce mecbur kaldım. Sana kıyafet alabilmek suretiyle 1 aydır simit yemiyorum. Ve her gün biraz artırıyorum. Anneler günün kutsal olsun fedakar annem.-“söylediğinde hıçkırıklarla sarılmıştım oğluma. Ve bunun amacıyla bu tür bir şey ortaya getirdiğinı sorduğumda. -” O an sarılıp kokumu defalarca suretiylee çekti ve şu şekilde dedi gülümseyerek: -“Çocukları da annelerini çok ancak çok severler, bende seni çok seviyorum. Sen hiç üzülme ne olur Annecim”