Aileme haber vermeden geldim. Ne aradığımı, neden böyle ani bir karar verdiğimi tam bilmiyordum. Tek bildiğim, içimde uzun zamandır susturduğum bir sesin artık beni rahat bırakmadığıydı.

Yıllardır dünyanın dört bir yanında koşturuyorum. Londra’da toplantılar, Hong Kong’da anlaşmalar, New York’ta geceler… Para kazandım, şirketler kurdum, camdan kuleler diktim ama bir gün bile durup arkama bakmadım. Altı yıldır ne annemi görmüştüm, ne babamı. Her aradığımda annem aynı şeyi söylerdi: “Biz iyiyiz oğlum, merak etme.”

Suçluluk duygusunu bastırmak için paraya sarıldım. Kuzenim Serkan’a yarım milyon lira gönderdim. “Anne ve babama köyde yeni bir ev yap, eksikleri varsa tamamla,” dedim. Böylece içim rahatlamıştı. Sandım ki gerçekten bir şey yapmış oldum.


Ta ki geçen hafta büyük bir anlaşmam iptal olana kadar. Birden programım boş kaldı. Ofisimde otururken içimde tuhaf bir his oluştu. Kendimi arabaya atıp yola çıktım. Ne şoför, ne asistan… Sadece ben ve yıllardır kaçtığım geçmişim.

Yollar daraldı, yağmur başladı. Camdan akan damlalar çocukluğumu getirdi aklıma: sızdıran tavan, sobası sönmüş ev, üşüyen ellerim… Ama bu defa farklıydı. Artık onların yeni bir evi vardı. Ben öyle sanıyordum.

Köye girdiğimde içim daraldı. Her şey eskisinden de yorgundu. Çamur içindeki sokaklardan geçtim ve bizim eve vardığımda nefesim kesildi.

Yeni ev falan yoktu.

Aynı eski ev, çürümüş duvarlarıyla yerinde duruyordu. Ve annemle babam… yağmurun altında, evlerinin önünde eşyalarının başındaydı. Islak koltuk, karton kutular, naylona sarılı televizyon…


Evlerinden çıkarılıyorlardı.

Arabadan inip koşmaya başladım.

“Anne! Baba!” diye bağırdım.

Ama yüzlerinde sevinç yoktu. Utanmışlardı. Annem gözlerini kaçırdı, babam başını eğdi.

Babam sessizce, “Şimdi burada olmamalıydın oğlum…” dedi.


Bankadan iki adam vardı. Biri elindeki kâğıdı kaldırıp, “Ev, ödenmemiş borçlar nedeniyle haczedildi,” dedi.

O an içimde bir şey koptu.
“Nasıl borç? Ben size yeni ev için para gönderdim! Serkan nerede?!”

Annem ağlamaya başladı. Babam zor konuştu:
“Serkan bazı evrakları imzalattı. ‘İzin gerekiyormuş’ dedi. Meğer evi ipotek etmiş. Tam o sırada benim orada olduğumu farketmeyen Serkan pişkin pişkin gülerek annemlere doğru geliyordu…Devamı okumak için diğer sayfamıza
O an, yağmurun altında donup kaldım. Annem ağlıyor, babam dimdik durmaya çalışıyordu ama gözleri yorgundu. İçimde yılların ihmalinin ağırlığı çöktü.

Sessizce babamın omzuna dokundum. “Bitti baba,” dedim. “Kimse sizi buradan götüremeyecek.”

Bankacıya döndüm, sesim sakin ama sertti:
“Bu tahliyeyi bugün yapmayacaksınız.”

Adam kâğıtlarına baktı, umursamazca, “Beyefendi, karar kesin. Bugün çıkmaları gerekiyor,” dedi.


Cevap vermedim. Telefonumu çıkarıp avukatımı aradım.
“Melih. Hemen. Bu köye. Bankanın bölge müdürünü, icra müdürünü, kim varsa getir. Gerekirse satın alıyoruz. Ama bu evden kimse kımıldamıyor.”

Babam sessizce, “Oğlum yorulma… bırak gidelim,” dedi.
Başımı çevirdim, gözlerim doldu.
“Bu sefer gitmek yok baba. Bu sefer ben buradayım.”



⏳ Yaklaşık Bir Saat Sonra…

Siren sesleri köyün sessizliğini böldü. Lüks siyah arabalar, resmi araçlar, takım elbiseli adamlar… Yağmur hâlâ yağıyordu ama köy tarihinde ilk kez, herkes kapılarına çıkmıştı.


Bankanın bölge müdürü geldi. Avukatım Melih yanında. Adam şaşkınlıkla elimi sıktı:
“Sayın Yalçın, sizi burada görmek—”
“Sözü uzatma,” dedim. “Bu ev kaç paraysa, iki katını ödüyorum. Borçlarını kapatıyoruz. Ayrıca ailem burada kalacak.”

İcra memuru şaşırdı, “Ama prosedür—”
“Ben prosedürü ödeme yaparak değiştirdim,” dedim.
Melih dosyayı uzattı:
“Borç kapandı. Haciz kaldırıldı. Artık resmi olarak bizim.”

Bankacı başını eğdi. “Anlaşıldı efendim.”



🌧 Yağmurun Altında Sessizlik
Bir anda herkes dağıldı. Eşyaları tekrar içeri taşımaya başladılar. Annem hâlâ yerinden kıpırdamamıştı. Yanına gittim, dizlerimin üstüne çöktüm.

“Anne… Özür. Çok özür dilerim.”

Titreyen elleriyle yüzümü tuttu.
“Paranı değil oğlum… Seni istedik sadece.”

Babam sigarasını yaktı, gözlerini kaçırarak konuştu:
“Bize kızmadın değil mi?”

Gülümsedim, gözlerim doldu. “Kızmadım baba. Kendime kızdım.”




🏚 Ama Her Şey Bitmemişti…

O gece evde kaldım. Aynı eski odada, tavandan damlayan suyun altında uyumaya çalıştım. Koku bile eskisi gibiydi: nem, odun ve hatıra…

Sabah olduğunda tek bir karar almıştım:

Bu evi onarmak yetmezdi. Bu köyü yeniden kuracaktım.


Ertesi gün belediye başkanı, müteahhitler, mühendislerle toplantı yaptım.
“Buraya okul yapacağız. Sağlam evler. Bir sağlık ocağı. Çocukların göç etmediği bir yer olacak burası.”

Herkes şaşkın ama umutluydu.

Bunlar da İlginizi Çekebilir