Merhaba Ben Zeynep;
Yaşadığım bu olayı sizlerle paylaşıp paylaşmama hususunda çok endişeliydim, fakat bizim yaşadıklarımızı yaşayan birçok ailenin olduğunu bildiğim için, onlara bir umut olması dileğiyle yazıya döküp paylaşmak istedim.
Bir gece babamın baş ağrısı dayanılmaz bir hal almış olmalı ki, duvarları yumrukluyordu, hemen ambulansı aradım durumu izah ettim.
Biraz bekledik ve ambulans geldi babamı ve annemi muayene ettiler ve ikisini de hastaneye kaldırdılar.
Bizim de karantinada kalmamız gerektiğini, 15 gün süre ile evden çıkmamamızı söyleyip gittiler.
19 yaşındaydım ve ilk defa babam ve annem olmadan evde kardeşlerimle baş başa kalmıştım.
Benden sonra ki en büyük kardeşim 14 yaşında kız, diğer erkek kardeşlerim ise 7, 10 ve 12 yaşlarında.
Annem ve babam hastaneye kaldıralı 2 gün olmuştu, sadece telefonla arayıp babamla konuşabiliyorduk, annemin telefonu bizde babamın telefonu ise kendisinde idi.
Babam ve annem aynı hastanelerde fakat farklı yerlerde idi.Bir gün hastaneden aradılar ve hem babamın hem de annemin yoğun bakıma kaldırıldığını bilgi verdiler, bizde herhangi bir belirtinin olup olmadığını sordular. Devamı diğer sayfadadır. Diğer sayfaya geçmek için fotoğrafın üzerine tı*klayınız…
Bizde herhangi bir sorun yoktu, fakat evde birkaç gündür görevlilerin kapıya asıp gittiği ekmekten başka bir şey yemiyorduk.
Arayanlara evimizde yemeğimizin olmadığını söyleyemedim, zira nasıl söyleyecektim ki; onlar babam ve annemin iyileşmesi için uğraşırken biz açız diyemezdim.
Birkaç gün daha bekledik artık babamın telefonu çalmıyordu, büyük ihtimalle şarjı bitmişti, sık sık arama yapmaya devam ettim. İnanıyordum ki babamın telefonu çaldığında babam yoğun bakımdan çıkmış olacak ve telefonunu şarj edecekti.Babam ve Annem gideli bir haftaya yaklaşmıştı, artık evde ki durum dayanılmaz bir hal almıştı
Komşularımızdan hiç kimse kapımızı çalmadığı gibi kapımızın önünden bile geçmemeye gayret ediyorlardı.
O gün yine kuru ekmek ve çay ile karnımızı doyurup kardeşlerimi yatırdım ve beklemeye başladım. Sık sık babamın telefonunu arıyordum ve her aradığımda bu sefer çalacak umudu içimi ısıtıyordu.
Tam o esnada telefonum çaldı, bilmediğim bir numara idi, açtım ve karşımda ki ses hastaneden aradığını belirtip babamı kaybettiğimizi söyledi.
Hastaneye gitmek istediğimi babamı görmek istediğimi söyledim kabul etmediler.
Korona sebebiyle vefat edenlere uygulanan defin yöntemi ile görevliler tarafından defnedileceğini, hiç kimsenin katılmasına müsaade edilmediğini belirttiler.
Annemin durumunu sordum, arayan kişi ondan herhangi bir bilgisinin olmadığını, bilgi alıp geri dönüş yapacağını belirtti ve kapattı.Dünyam başıma yıkılmıştı, annem canı ile mücadele ediyor kardeşlerim akşam yedikleri kuru ekmekle aç karınlarına uyumaya çalışıyor bende bir yandan ağlıyor bir yandan da sesimi kardeşlerime duyurmamaya çalışıyordum.
Onlara ne diyebilirdim ki; günlerdir babam ve annemin iyileşip geri döneceği umudu ile onları ayakta tutuyordum.
Arayıp durumumuzu söyleyebileceğimiz hiç kimsemiz yoktu. Babamlar biz küçükken köyden ayrılmışlar, orada ne yaşamışlarsa bize hiç anlatmadılar ama aileleri ile kavgalı ayrılmışlar ki hiçbir zaman akrabalarımız ile bağlantı kurmadılar bizi de arayıp soran olmamıştı.Artık tek umudum annemin iyileşip geri dönmesi idi, ben bu yükün altında kalkamazdım.
Kardeşlerime babamızın vefat ettiğini söylemeye cesaret edemedim.
O gece sabaha kadar uyumadan ağladım, ağladıkça annem için dua ettim. Artık dua etmekten başka yapacak bir şeyim kalmamıştı.
Birkaç gün daha böyle devam ettim, kardeşlerime hiçbir şey belli etmedim.
Gündüzleri onlar beraber kuru ekmek yiyip geceleri tek başıma ağlamaya ve dua etmeye devam ettim.
Ara sıra hastaneyi aradım annemi soruşturdum, hala yoğun bakımda olduğu ve durumunun kritik olduğu bilgisini aldım ve ağlamaya devam ettim
Babamın vefatının üzerinden altı gün geçmişti ki bu sefer gündüz saat 10 gibi telefon çaldı, korkarak telefonu açtım, içimde çok büyük bir korku vardı.
Karşımda ki hastaneden aradığını ifade edip uygun bir şekilde annemin vefat ettiği haberini iletti.
Artık dünyam tamamen yıkılmıştı.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, kardeşlerim başıma toplandılar, durumu anlamışlardı onlarda benimle beraber ağlamaya başladı.
Kaç saat birbirimize sarılıp ağladık hatırlamıyorum, sanırım ağlamaktan yorgun düşüp hepimiz bir köşeye çekilip oturduk, en küçük kardeşim Hüseyin ağlıyor ama neye ağladığını bile bilmiyordu, biz ağladıkça ağlıyor biz sustukça o da susuyordu.
O gün hiç birimiz uyuyamadık, yine kuru ekmekle karnımızı doyurduk.
Bir gün sonra kapımızın önünde bir araç durdu, araçtan üç kişi indiler ve bizim kapımızı çaldılar, belki uzun zamandır ilk defa kapı sesini duymuştuk.
Kapıyı açtım kendilerini tanıttılar, aile ve sosyal politikalar il müdürlüğünden geliyorlardı, babam ve annemin vefat ettiğinden bilgileri vardı ve bizim için gelmişlerdi.En büyük çocuk olarak benimle kardeşlerim olmadan dışarıda görüştüler, durumu izah edip kardeşlerimin devlet koruması altına alınacağını eğer isterse beni de bu korumaya dahil edeceklerini tüm ihtiyaçlarımızın devlet tarafından karşılanacağını belirttiler. Herhangi bir yakınımızın olup olmadığını sordular, bende kendilerine olmadığını belirttim. Bazı tutanak tuttular, evimizin içinden resimler çektiler.
O gün tarih 24 Nisan 2020 Ramazan ayının ilk günü idi
Kardeşlerimi ve beni yurtlara yerleştirdiler. Bugün babam ve annemin vefat edişinin üzerinden bir yıl geçti. Kardeşlerimle sık sık görüşüyorum, hepsi de okula devam ediyor, ama bir araya geldiğimizde aynı o kara gecede olduğu gibi hiç
konuşmadan sadece ağlıyoruz.